Enerji Santrallerinde Artan Hırsızlık Hadiseleri Risk – Hasar Değerlendirmesi
GİRİŞ
Her ülkede gelişimin ana eksenlerinden birini enerji sektörü oluşturmaktadır. Barajlar, enerji üretim tesisleri, havaalanları, hastaneler, fabrikalar, eğitim binaları, diğer kentsel mekânlar ve tüm bu mekânların kullanılabilirliğini sağlayan altyapı sistemleri hatta bu mekânlara ulaşımı sağlayan raylı sistemlerin kullanılabilirliği yalnızca enerjinin varlığı ile olmaktadır. Her birinin bir tasarım ömrü olduğundan belirli bir döngü ile yenilenmeleri gerekmektedir. Nüfus artışının da etkisiyle oluşan enerji talebine bağlı olarak yeni enerji santrallerinin inşası devam etmektedir ve gelecekte de devam edecektir. Bu nedenledir ki insan var olduğu sürece enerji sektörü de var olacaktır.
Ülkemizde elektrik piyasasının gelişmesi ve serbestleşmesi 2001 yılında 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun (EPK) yürürlüğe girmesiyle başlamıştır. Dikey bütünleşik yapının ayrıştırılması ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) kurulmasıyla elektrik sektöründe serbestleştirme adımları ileri bir aşamaya taşınmıştır. Aradan geçen 19 yıl itibarıyla elektrik sektörü çok aktörlü ve rekabetçi bir forma evrilmiş, piyasa etkinliğinin öne çıktığı bir nitelik kazanmıştır. Bugün itibarıyla üretim santrallerinin aitlik durumu incelendiğinde, kamuya ait santrallerin Elektrik Üretim A.Ş.’ye (EÜAŞ) bağlı olduğu, kurulu güç içerisindeki kamu payının ise 2021 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla %81,7’lerden %21,6 seviyelerine gerilediği görülmektedir. Santral özelleştirmeleri biteviye devam ettiği halde EÜAŞ’ın sektör payının %20’ler bandında kalmasının sebebi, süresi dolan yap-işlet-devret kapsamındaki santrallerin sözleşmeler gereği EÜAŞ’a devredilmesidir. 2006 yılından itibaren kurulu gücün kuruluş payı oranına ilişkin grafik aşağıdaki gibi olup, özellikle 2018 yılından itibaren özel sektör payı artışının sınırlı olduğu görülmektedir.
Türkiye toplam elektrik talebi TWh yönünden 2000-2020 yılları arasında (2001, 2009 ve 2019 yılları hariç) düşüş göstermemiş ve artış trendini sürdürmüştür. Ancak 2018 yılında toplam elektrik talebi 304,2 teravatsaat (TWh) iken, 2019 yılı sonu itibarıyla 303,3 TWh olarak gerçekleşmiştir. Covid-19 pandemisinin ön plana çıktığı 2020 yılında ise elektrik talebi 2019 yılına göre %0,9’luk sınırlı bir artış ile 306,1 TWh’e yükselmiştir. Hem santral üretim maliyetleri hem de hammadde maliyetleri göz önünde alındığında, ülkemizde enerji sektörünün büyük oranda döviz endeksli olduğu açıktır.
Son yıllarda ve özellikle son dönemde dövizin TL para birimi karşısında hızla yükselişi ve döviz kuru volatilitesinin (oynaklık, belirsizlik) yüksek olması sebebiyle Türk Lirası cinsinden maliyetler keskin artışlar göstermektedir. Bu durum piyasada fiyat oluşumunu olumsuz etkilemekte, satıcılar ticarette kendilerini güvene almak amacıyla ilave paylar ile fiyat vermekte ve malzeme / parça tedarik sıkıntıları yaşanmaktadır.
Enerji sektörü yatırımlarındaki özel sektör payının düşüş göstermesinin ve yurtiçi enerji talebinin de sınırlı kalmasının, döviz kurlarındaki hızlı artış ile yüksek ilişki içerisinde olduğu görülmektedir.
GSYH, pandeminin etkisini gösterdiği 2020 yılında zincirlenmiş hacim endeksiyle %1,8 büyüme göstermiştir. 2021 yılının üçüncü çeyreğinde GSYH %7,4 büyüse de, enerji sektörü; hammadde ve malzeme fiyatlarında meydana gelen döviz bazlı ani artışlar nedeniyle 2021 yılında fazla büyümemiş, aynı seviyelerde kalmıştır. 3. Çeyrekte düşüş trendinde olan bir diğer sektör %19,90 ile “K – Finans ve Sigorta Faaliyetleri” dir. Enerji sektöründe yaşanan durgunluk ve düşüş eğiliminin, enerji santralleri ile ilişkili inşaat / montaj ve işletme dönemi sigorta poliçelerine ve hasar süreçlerine de olumsuz etkisi olduğu görülmektedir.
2021 Aralık ayı itibari ile arşiv kayıtlarımıza göre, işletme dönemindeki enerji santralleri için düzenlenen Elektronik Cihaz / Makine Kırılması poliçelerine konu hasar dosyalarında özellikle son dönemlerde en fazla öne çıkan ve hasar dosyasına konu edilen risk türünün hırsızlık riski olduğu tespit edilmiştir.
Bu bültende enerji santralleri için düzenlenen poliçelerde, son dönemlerde en çok meydana gelen hadise türü olarak öne çıkan hırsızlık için risk ve gerçekleşen risk sonucunda oluşan hasarın değerlendirmesine yönelik bilgilerin paylaşılması amaçlanmıştır.
Risk ve Hasar Değerlendirmeleri:
Bilindiği üzere tüm enerji santrallerinde üretilen elektriğin güvenilir bir şekilde tüketicilere ulaştırılabilmesi için iletken olarak farklı kapasitede yükler taşıyabilen, farklı türlerine göre özel olarak imal edilmiş izolasyonlu kablolar kullanılmaktadır. İzolasyonlu kablolarla taşınan elektrik, havai hatta ulaşmasından izolasyonsuz iletken teller ile taşınmaya devam etmektedir.
Elektrik enerjisini en iyi ileten iletken gümüştür. Bakır ve altınının iletkenliği gümüşü takip eder. Bakır iletkenli kablolar gümüş ve altına göre daha ucuz olması sebebiyle tüm sektörde tercih edilirler. Altının kolay oksitlenmemesi sebebiyle elektriksel bağlantı kontaklarında kullanılır. Alüminyum ise altından sonra gelen en iyi iletken olması sebebiyle yüksek gerilim / havai hat kablolarında kullanılmaktadır.
Tüm enerji santrallerinde imalat / montaj işlemleri sırasında santral türüne ve yerleşkeye göre farklı uzunluklarda kablo kullanılmaktadır. Örneğin Hidroelektrik Santrallerinde türbine bağlı generatörden çıkan enerji kabloları hemen santral binası içerisindeki çıkış hücrelerinden şebekeye bağlanır. Rüzgar Enerji Santrallerinde ise türbinlerin birbirlerine konumlandırmalarının uzak olması sonucunda minimum 5 – 6 km uzunluğunda kablolarla her bir türbin çıkış trafosuna bağlanır ve projede kullanılacak kablo miktarı oldukça fazladır. Bunlar haricinde Güneş Enerji Santrallerinde üretilen enerjinin her bir panelden invertöre aktarılması için oldukça fazla kablo kullanılmaktadır. 1 Mw büyüklüğündeki lisanssız bir Güneş Enerji Santralinde 250 kw gücündeki panellerden yaklaşık 4000 adet bulunur. Her bir panelin inverterlere bağlanması için kablo gereksinimi doğar. Özetle santral tipine göre kullanılan kablo miktarı oldukça değişkenlik gösterir.
Kurulum Aşamasındaki Santrallerin Ortak Hırsızlık Riskleri:
Şantiye sahasında imalat aşamasına gelene kadar bekletilen tüm kablolar hurda metal değerleri sebebiyle oldukça cezbedicidir. Hırsızlık hadiseleri enerjisi olmayan kabloların kesilmesiyle gerçekleştirilir. Kablonun enerjiliyken kesilmesi, kesen kişi ya da kişilerde yaralanma riskini ortaya çıkartır. Bu durum bilindiğinden dolayı santrallerin kurulum aşamasındaki henüz enerjilendirilmemiş kablolardaki hırsızlık riskleri tüm santral tiplerinde ortak ve eşittir. Değerli metal içeren kabloların saklanması, depolanması ve montaj işlemlerinden enerjilendirme işlemlerine kadar geçecek sürede korunması gerektiği tüm taraflarca bilinmekte ve bariz bir ihmal yok ise hırsızlık hadiselerinin sayısı sınırlı kalmaktadır. Ancak işletme döneminde, her bir santral tipinin özelliği gereği farklı riskler taşıdığı bilinmektedir.
İşletme Dönemindeki Enerji Santrallerinde Hırsızlık Riskleri:
Kablo hırsızlık hadiselerinde, hırsızlığın gerçekleşmesi için ana kriter kabloda / iletkende enerji olup olmadığıdır. Bu husus haricinde, santralinin kurulu olduğu alanının büyüklüğü ve fiziksel şartları, bekçi / güvenlik görevlisi bulunup bulunmadığı, güvenlik kameralarının ve aydınlatmanın bulunup bulunmadığıdır.
Bu doğrultuda Rüzgar Enerji Santralleri, Hidroelektrik Santraller, Jeotermal Elektrik Santralleri gibi sürekli enerji üretmekte olan tesislerde her an elektrik kablolarında / iletkenlerinde enerji olmasından dolayı hırsızlık hadiselerine teşebbüs sayısı düşüktür. Ayrıca bu türden santrallerde değerli metala sahip kablolar ve iletkenler tesis binası içerisinde ya da kuvvetli akım yönetmeliğine uygun olarak zeminin minimum 80 cm altından montajlandığından özellikle hırsızlık hadiseleri için cazibe yaratmaktan uzaktır.
Ancak sön dönemlerde Güneş Enerji Santrallerinin işletme dönemlerinde oldukça fazla kablo hırsızlık hadisesinin meydana geldiği gözlemlenmiştir. Ülkemizin birçok bölgesinde farklı büyüklükteki Güneş Enerji Santralinde yapılann incelemelerde son dönemde santral işletme döneminde olduğu halde artan hırsızlık hadiselerinin sebepleri aşağıda maddeler halinde belirtilmiştir.
•Güneşin olduğu her an enerji üreten güneş panellerinin ürettiği DC gücün akım değerinin yüksek olması sebebiyle gündüz saatlerinde hırsızlık girişiminin olmayacağı bilinmektedir.
•Ortalama 1 mw Güneş Enerji Santralinin 100 dönüm arazı üzerine kurulu olmasından dolayı alanın büyüklüğü tek başına pek çok güvenlik kriterinin beklenen veriminin düşmesine neden olmaktadır.
•Tüm santrallerin çevresinin beton direkli fens tel ile çevrili olmasına rağmen tellerin kolaylıkla kesilerek santral alanına giriş çıkış yapıldığı görülmüş, santral çevresinde beton direkli fens telinin mevcut olmasının santral içerisine yaban hayvanları gibi canlıların girişi dışında engel teşkil edemediği gözlemlenmiştir.
•Paneller arası DC solar kabloların hafif olması, masalar üzerinde montajlı olması, kabloların masalar üzerinden kolaylıkla sökülebilmesi, Örneğin 1×6 mm kesitli bir solar kablonun 100 mt uzunluğunun sadece 8 kg olması sebebiyle hırsızlık hadiselerinde kolaylıkla taşınabilmesi bu santral tipinde artan hırsızlık sayısının nedenlerinden biri olarak dikkat çekicidir. Kesilen kablo miktarının oldukça az olmasına rağmen tüm sortinin teknik olarak değiştirilmesine devamında tüm sehpa / masanın kablolarının değiştirilmesine yol açabilmektedir. Bu durum maliyet yönünden konuyu basit bir hırsızlık hadisesi olmaktan çıkarmaktadır.
•Güneş Enerji Santrallerinin tarım alanları dışında, yatırım maliyetlerinin azaltılması amacıyla tarla / arsa m2 değeri düşük bölgelerde, gölgelenmenin olmayacağı kırsal alanlarda kurulu olmalarından dolayı çevreden fark edilmesi mümkün olmadığından uzayan fark edilme süresi artan hadise sayısının gerekçelerinden biri olarak göze çarpmaktadır.
•Kamera sistemlerinde gece görüş özelliklerinin olmaması, aynı anda sahanın birçok bölgesinde hırsızlık girişimi olması neticesinde büyük alanda sınırlı sayıdaki güvenlik personeli müdahalesini yetersiz kılmakta, böylece fiziki şartlar ( mesafe ) diğer santral tiplerine oranla GES’lerde hırsızlık hadisesini kolaylaştırmaktadır.
•Elektrik tesisatı malzemeleri taşıdığı maden miktarı (bakır, alüminyum) sebebiyle hurda olarak piyasada kolayca dolaşmaktadır. Piyasadan güncel alınan (Aralık 2021) hurda birim fiyatları aşağıda listelenmektedir.
•Bakır: 110 TL / Kg Alüminyum: 25 TL / Kg Demir: 4,80 TL / Kg
Özetle bir insan gücüyle rahatlıkla taşınabilen 50 kg içeren bakır kablonun hurda değerinin 50 kg * 110,00 TL = 5.500,00 TL olduğu, çalınan kabloların yerine koyma maliyetlerinin ise hattın sonlandırma noktalarından hesaplanarak işçilik bedelleri ve iş durmasına yol açtığı dikkate alındığında oldukça yüksek maliyetler ortaya çıkarttığı görülmektedir.
Fotoğrafta görülen güneş enerjisi santrali 3 MW kurulu güce sahip olup toplamda 30 dönüm arazi üzerine kuruludur. Arazinin büyüklüğü ve engebesi göz önünde bulundurularak gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması durumunda hırsızlık riski oldukça yüksektir.
Yaklaşık 1000 kg ağırlığındaki kablonun organize bir hırsızlık ekibi tarafından Güneş Enerji Santrali projesinden çalınmasına ilişkin kamera kaydından alınan fotoğraf yukarıda paylaşılmıştır. Aynı hırsızlık ekibi tarafından bir gecede toplamda 10.000 kg ağırlığında kablo çalınmıştır. Hırsızlıği gerçekleştiren kişi sayısı ise 15 – 20’ dir. Çalan açısından güncel hurda değeri üzerinden gelir yaklaşık 1.000.000,00 TL mertebelerinde olduğundan şantiye alanları hırsızlar için tercih nedenidir.
•İşletme döneminde güneş enerji santrallerinde meydana gelen hırsızlık hasarlarına yönelik arşivimizde bulunan örnek fotoğraflar aşağıdaki gibidir. Gece saatlerinde enerjisiz halde olan DC kabloların tercih edilmesi ve kablo kesilme şekli, günümüzde hırsızlık hadiselerinin tecrübeli ve organize kişiler tarafından gerçekleştirildiğine de işaret etmektedir.
Toplamda çalınan kablo miktarı maddi kayıp açısından yekün oluşturmamakla birlikte çalınan miktar kadar değişim olanağı teknik olarak mümkün olmadığında artan metraj maddi kayıp yekünününde de artışa neden olmaktadır. Daha önemlisi ise bir maddi kaybın yerine konması sırasında yaşanan durmanın getirdiği üretim kaybından kaynaklanan finansal zararlardır. Bu noktada maddi zararın giderilmesi aşamasında makul durma süresi kavramı önem kazandığından aşağıda kısaca bu kavramın açıklamasına yer verilmiştir.
Finansal Kayıplarda Makul Durma Süresi:
Üretim ve tedarik sürecindeki aksamalarla birlikte farklı bölgeler ve malzemelerdeki dışa bağımlılık sebebiyle bir hasar durumunda onarım ve tekrar devreye alma süresinin uzamasına neden olmaktadır.
Finansal kayıplarda öngörülemeyen tek etken onarım süresidir. Onarım süresinin ne kadar uzun olmasından bağımsız şekilde makul durma süresinin tespiti kaybın poliçedeki karşılığı olan tazminata dönüşmesinde belirsizlikler içermektedir.
Makul süre tespitine esas konular özetle şu şekildedir;
•Durma süresi boyunca gerekçesi bulunmayan günler kar kaybı poliçesinin konusu değildir.
•Onarım için gerekli parçaların stoklu olduğu var sayılı ve talep edildiği gün içerisinde nakliye işlerinin başlayabileceği kabul edilir. Durma süresini azaltılacağından mümkün ve ekonomik ise ekspress hava taşımacılığı kullanılmalıdır. Ve/veya süreci yönetenlerin alacağı kararlar ile hangisi optimum fayda düzeyinde ise o yöntem seçilir.
•Onarım maliyeti ile kar kaybı maliyetleri göz önünde bulundurularak daha ekonomik olması durumunda onarım için hızlı ulaşıma bağlı artan tedarik masraflarına katlanılarak durma süresi sınırlandırılmalıdır. (Fazla mesai, ek vardiya, Pazar günü çalışma –hızlı taşıma yapılması vb.)
Poliçelerde makul süre tanımının açıkça yapılması ağır finansal kayıpların tüm taraflarda yarattığı etkiyi ortadan kaldıracak,santral sahibi yatırımcının tedarikçilerle olan sözleşme ve tedarik koşullarının iyileştirlmesine de fayda sağlayacaktır.
Çözüm Odaklı Sonuç ve Değerlendirmeler;
a)Birçok yapısal elemanı bünyesinde bulunduran enerji santrallerinde hırsızlık riski açısından bir sıralama yapıldığında elektrik işlerine konu ekipman ve kabloların 1. sırada, enerji üretim araçları ve yapısal elemanların 2. sırada, diğer paraya çevrilebilir kıymet ve ekipmanların ise daha düşük risk oranı ile 3. sırada yer aldığı görülmektedir.
b)Projelerin, hırsızlık riski ve projede kullanılacak kablo miktarı ile doğru orantılı şekilde analiz edilmesinin faydalı olacağı, ilk kurulum aşamasında elektrik işlerine ait sözleşme keşif ve öngörülen iş planının, işletme sürecinde ise işletme risk kültürü ve iş güvenliğine bakışının poliçe teklifi aşamasında değerlendirilmesi ile teminat sağlanmasının tüm taraflar için sigorta poliçesi verimliliğini artıracağı öngörülmektedir.
c)Poliçelerde şantiye ve depolama alanındaki güvenlik önlemlerine ilişkin yer alan özel şartın ya da teminatı geçerli kılan ön şartın her proje için uygulanabilir olmadığı kesindir. Bu nedenle hırsızlık için proje konusuna göre güvenlik özel şartı geliştirmek taraflar arasında poliçenin anlaşılabilirliğinden kaynaklanan uyuşmazlıkların önlenmesinde ve poliçenin yoruma açık hale gelmesinin önlenmesinde fayda sağlayacaktır.
d)Kurulum aşaması poliçe türleri için poliçeleşme öncesi Güvenlik Hizmet Sözleşmesinin temini riskin sınırlandırmasında fark yaratır. Güvenlik firmalarının kendi sözleşme koşullarını belirlemek üzere yaptığı incelemeye dayalı raporlamanın temini de riskin boyutunun belirlenmesinde fayda sağlayıcı niteliktedir. Ayrıca; güvenlik firmalarının özellikle hırsızlığa karşı sorumluluk poliçesi olması şartının aranması öncelik olmalıdır.
e)Kurulum aşamasındaki santrallere yönelik incelenen hasarlarda proje türü ve kullanılan kablo tipi farketmeksizin elektrik işlerinde doğru iş planının hırsızlık riskini belirgin derecede azaltan faktör olduğu görülmüştür. Teklif ve poliçe yapım aşamasında elektrik malzemesi ve kabloların uygulamadan önce sahaya getirilmesinin süre şartına tabi tutulması tavsiye olunur.
f)Ekonominin Ülke genelindeki seyri tedarik zincirinde de olumsuz etkileri ile hasarda fazlası ile hissedilmektedir. Hırsızlık konusu Kablo vb. parçaların temininde zorluklar yaşanmasına, çalınan kıymetlerin yerine konulması ve onarım süreçlerinin ciddi oranda uzamasına neden olmaktadır.
Bu durum, işletme aşamasındaki santrallerde meydana gelen hasarlar için üretim kaybını en aza indirebilmek için makul durma süresi gibi konuları ön plana çıkartmaktadır.
Ayrıca kablo vb. parçaların satışlarındaki % 30-40’lara varan alım iskontolorunun artık yapılamaz duruma geldiği bununda doğrudan hasar maliyetini artırdığı görülebilmektedir.
g)Çalınan / kesilen kablo miktarının değişkenlik göstermesi, ek yapılamayan kablolar sebebiyle en küçük hırsızlık hadiselerinde bile oldukça yüksek miktarda kablo değişimi ihtiyacı oluşmaktadır.
Mevcut ekonomik şartlarda ve hurda bakır fiyatlarının oldukça yüksek olması sebebiyle, geçmiş dönemlerde ince kesitli kablolara sahip Güneş Enerji Santrallerinde hırsızlık teşebbüs, girişimleri oldukça düşük durumdayken, günümüz şartlarında bu kabçlo tipi bile(Solar kablo) hırsızlığa konu edilebilmektedir.
Bu doğrultuda enerji üretim faaliyetlerine devam edilen Güneş Enerji Santrallarinde hırsızlık riskinin oldukça yüksek olduğu, hırsızlık sonrasında oluşan hasarın kesilen kablo miktarıyla sınırlı kalmadığı, temin güçlüğü çekilen kabloların ve işçilik sürelerinin poliçelerde belirtilen iş durması / üretim kaybı muafiyet sürelerinden oldukça fazla olduğu, bir poliçe döneminde bir den fazla benzer hadisenin yaşanmasının bile bir Güneş Enerji Santrallerinde üretim hedeflerini tamamen değiştireceği kesindir.
Ekspertiz ve Risk Analizleri sürecinde yaptığımız gözlemler sonucunda; Başta GES’ler olmk üzere enerji santralleri işletmelerinde hırsızlık riski için poliçe tasarımının günün koşullarına riskin artan durumuna, ekonomik değişkenlere ve tedarik sorunlarına göre yeniden tasarlanması, tedarik kaynaklı durmalara yöneli makul süre tanımına poliçelerde açıklık getirilmesi, ülke gerçekleri ve ekonomik trendlerden doğrudan etkilenen hasar süreç yönetiminin iyileştirilmesi adına gözden geçirilmesi, muafiyet değerlendirmelerinin yeniden yapılması, sürdürülebilir sigortacı-sigortalı ilişkisinin tesisi için önemle tavsiye olunur.
Kaynakça:
– Ekol Sigorta Ekspertiz Hiz. Ltd. Şti. Risk ve Hasar Arşivi
***Bu bülten, konuyla ilgili çeşitli kaynaklardan derlenen bilgiler ile hasar ve risk alanındaki tecrübelerimiz çerçevesinde hazırlanmış olup, kendi görüşlerimizi içermektedir.