Mustafa Nazlıer: Bozkurt’taki olay afet ya da sel değil – 2. Bölüm
Bozkurt selleri konusunda ilk yazımız Riskin nasıl başladığını açıklıyordu. Aşağıdaki linki mutlaka okuyunuz. Aksi halde ülkemizde yaşanan afet adı altındaki gerekçesiz sorunları anlamak mümkün değil.
Kastamonu İli Bozkurt İlçesinde yaşanan taşkın ve sel hadisesine ilişkin 2. Yazımızda; hadise karakteristiği, hasar mekanizmaları ve kök neden veya nedenlerin belirlenmesine yönelik çalışmalarımız 2019 yılında yayınlanan Taşkın Yönetim Planının İncelenmesi ve Kamu Otoritesi tarafından alınan karar doğrultusunda bölgenin Afete Maruz Bölge olarak ilan edilmesi başlıkları kapsamında irdelenmiştir.
Batı Karadeniz Havzası Taşkın Yönetim Planının İncelenmesi
Söz konusu taşkın yönetim planı 2019 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayınlanmıştır. Planın içeriğinde Batı Karadeniz havzası için gerçekleşebilecek taşkın hadiselerine ilişkin modellemeler yapılmış ve yapılan analizler doğrultusunda taşkın tehlike ve risk haritaları oluşturulmuştur. Raporda mevcut durum analizi gerçekleştirilmiş ve taşkın riskine karşı yapılması gereken yapısal önlemlere ilişkin önerilerde bulunulmuştur. Taşkın yönetim planında yer alan risk ve tehlike haritalarına erişim http://taskinyonetimiportal.tarimorman.gov.tr/ adresinden sağlanmakta olup, Q500 taşkın tekerrür debisi için Bozkurt İlçe merkezindeki birçok yapı taşkına karşı çok yüksek, yüksek ve orta seviyede riskli olarak belirtilmektedir.
Ayrıca taşkın yönetim portalında su derinliği haritası incelendiğinde; Q500 debisi için Bozkurt ilçesinin tamamen su altında kalacağı belirtilmektedir.
Taşkın yönetim planına göre Q500 debisi ile sular altında kalacağı Bozkurt ilçe merkezinde yoğun şekilde şehirleşmenin bulunması, yaşanılan hadisenin özeti niteliğindedir.
Ayrıca ilgili raporda taşkın hadiselerinin oluşumu ve sebeplerine ilişkin genel değerlendirmeler yer almaktadır.
“1. Dereler üzerinde bulunan sanat yapılarının membadan gelen rusubat ya da atıklar yüzünden tıkanması ve tam kapasite çalışamıyor olması,
2. Bazı mevcut sanat yapılarının kesitinin yetersiz olması,
3. Plansız kentleşme nedeniyle dere yataklarına yerleşim yapılması,
4. Dere yataklarından malzeme alınarak dere akış rejiminin ve dere yatağı morfolojisinin bozulması,
5. Dere yataklarına malzeme boşaltılarak derenin kapasitesinin azaltılması,
6. Meydana gelen ani yağışlar,
7. Mansap şartının sağlanmamasıdır.”
Bozkurt Merkez’de meydana gelen taşkın ve sel hadisesi sonrasında yayınlanan değerlendirme raporları incelendiğinde ve sahada yapılan gözlem ve incelemelerde de yukarıda maddeler olarak yer verilen taşkın hadise oluşumuna ilişkin birçok maddenin yaşanan sel hadisesine etkisi ve katkısı olduğu saptanmıştır.
Yaşanan taşkın hadisesi meydana gelen şiddetli yağışlar ile başlamış, dere yatağını besleyen diğer akarsu kollarında, yağışların şiddetine bağlı olarak zeminin suya doyması ve akışın yüzeysel akışa geçmesi ile birlikte debinin artması ile devam etmiştir. Plansız yapılaşma, dere kesitinin sanat yapıları (araç, yaya köprüleri) ile daraltılması, rusubat temizliğinin yapılmaması ise taşkın hadisesinin yaşanmasının gerekçelerini oluşturmaktadır.
Raporun sonuçlar bölümünde Bozkurt ve Abana özelinde de değerlendirmelere yer verilmiştir. Hesaplamalarda 500, 100 ve 50 yıllık taşkın tekerrür debileri için yüksek taşkın ihtimalinin bulunduğu, yapılan modelleme ve analizlerde özellikle derenin sağ sahilinde taşkın tehlike riskinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Aşağıda 500,100 ve 50 yıllık taşkın tekerrür debileri için hesaplanan debi pik değerleri yer almaktadır.
Bunun yanı sıra bölgede yapılan incelemeler doğrultusunda mevcut taşkın yapılarının yetersiz olduğu ve aşağıdaki tabloda belirtilen tedbirlerin alınması gerektiği belirtilmektedir.
İlgili raporda Q500 taşkın tekerrür debisi ile gerçekleşebilecek taşkın hadisesi sonrasında Abanda ve Bozkurt İlçe merkezinde etkilenen tahmini nüfus oranın %46 seviyelerinde olacağı anlaşılmaktadır. Tüm tablo incelendiğinde oransal olarak en fazla etkilenen alanın Bozkurt ve Abana İlçe merkezleri olacağı görülmektedir. (Aşağıdaki görselde tablonun tamamı yer almamaktadır). Aslında bu durum yaşanan taşkın hadisesinin önceden öngörülebilir, planlanabilir ve önlenebilir olduğunun bir göstergesidir.
İlgili bakanlık tarafından yapılan çalışmalar göz önüne alındığında; yapılan mühendislik ve bilimsel hesaplamalar ile riskin öngörülebilirliği, gerçekleşme ihtimali ve neticesindeki oluşabilecek kayıpların önüne maalesef geçilmemiş aksine beklenen taşkın durumunda taşkın havzası içerisine yerleşim ve imar izinleri verilmiştir. Riskin yarattığı hasar sonrasındaki sonuçlar anlık olarak riskin farkında olunması konusunda belirleyici olmuştur. Ülkemizde meydana gelen ve ağır kayıpların olduğu birçok deprem, sel vb. doğal afetler gibi, Bozkurt ilçesindeki taşkın hadisesi sonrasında da alınması gereken önlem ve tedbirler ile yapılmış olan eksiklikler gündeme gelmiştir. Bugün Bozkurt’ta meydana gelen ve şehrin yeniden yapılanmasına neden olan olaylar silsilesi neredeyse ülkemizdeki tüm dere yataklarında afetler ile sonuçlanabilir. Kamusal algının ötesinde bilimsel olgulara dayalı yöntemler ile bu tür hadiseler sonucundaki kayıpların azaltılması, önlenmesi mümkündür.
Afete Maruz Bölge Kararının İncelenmesi
11.08.2021 tarihinde meydana gelen taşkın hadisesinden sonra AFAD ve DSİ tarafından 25.08.2021 tarihinde tanzim edilen Jeolojik Etüt Raporu içeriğinde taşkın anındaki debinin 1189 m³ / s olarak hesaplandığı belirtilmektedir. Yapılan hesaplamalar doğrultusunda debinin taşkın yönetim planında yer alan 500 yıllık tekerrür debisinin çok üzerinde olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca söz konusu rapor tanzimi sonrasında Cumhurbaşkanlığı tarafından alınan 06.09.2021 tarihli 4477 sayılı karar doğrultusunda bölgedeki bazı kısımlar için afete maruz bölge olarak ilan edilmiş ve bu bölge yapı ve ikamete yasaklı alan olarak kabul edilmiştir. Bu kapsamda kamu otoritesi kararı ile bölgedeki yapıların taşkın sonrası durumu için 4 farklı tanımlama yapılmıştır.
a.Yıkık / Acil Yıkılacak
b.Afete Maruz Bölge
c.Kentsel Dönüşüm
d.Ağır Hasarlı
Bu kapsamda yayınlanan sel afeti paftası incelendiğinde ve bölgede birçok kez tarafımızca da yapılan saha ziyaretlerindeki gözlemler ile karşılaştırıldığında, taşkın ve selden dolayı doğrudan etkilenen alanların büyük bir bölümünün yapıların bodrum kat, zemin kat ve 1.kat olduğu tespit edilmiş, ancak bu yapılarda ağır yapısal hasarın bulunmadığı görülmüştür. Islah kanalının taşması ve su seviyesinin kanal civarında yükselmesi nedeniyle mevcut yapıların küçük bir bölümünde ağır yapısal hasar, bir bölümünde ise yalnızca bodrum zemin ve 1. katlarda yapısal hasar olarak değerlendirilemeyecek nitelikte kayıp ve zararlar meydana gelmiştir.
Bozkurt İlçe merkezinde, İlçe merkezine göre dere yatağı mansabında bulunan sanayi sitesi civarında arazinin düz ve geniş olması taşkından dolayı oluşan zararı artırmıştır.
Paftadaki Yan dere olarak adlandırılan bölgedeki afete maruz bölge olarak belirtilen yapılar incelendiğinde, binaların altından geçen kanalın bulunduğu görülmüştür. Söz konusu binalarda yapısal veya yapısal olmayan herhangi bir deformasyon gözlemlenmediği gibi, dere yatağına göre konumu ve kot farkı nedeniyle taşkın ve selden de etkilenmemiştir. Ancak alınan kararın sonuçları yıllar önce izin verilmemesi gereken ancak politik kararlar ile yapımına izin verilen yapıların yıkımı ile sonuçlanacaktır.
Yapılan saha ziyaretlerimizde, birçok yapı için yıkım işlemlerinin başladığı ve bu binalarda yapısal sınırlı kaldığı görülmüş, ancak bitişik nizama sahip 2 yapıdan biri için yıkım kararı alınmışken bir diğeri için bu tür bir kararın alınmadığı görülmüştür. Afet sonrasında dahi bilimsel yaklaşım ve tespit yöntemi maalesef uygulanmamaktadır. Taşkın yatağındaki bölgesinde, gerçekleşecek taşkın ve sel riski karşısında aynı hadise karakteristiğine maruz kalabilecek durumdaki yapılar için aynı kararların alınmamasının gerekçesi ise bilinmemektedir.
Kamu otoritesi tarafından alınan kararlar ile daha önce iskanına yine kamu otoritesi tarafından verilmiş izinler ile çelişmektedir. Bu bölgeler riskli ise neden yapılaşma izni verildi? Risk yok ise neden hasarsız yapılar yıkılmakta?
Şehirleşen bölge içerisinde ilk yapılaşmanın başlangıcı itibariyle süregelen zamanda yaşanan büyüklü küçüklü taşkın hadiselerine rağmen gerçekleşen taşkın riskini 3 başlıkta incelemek mümkündür.
Riskin Başlangıcı İtibariyle;
• Risk bir doğa olayı olan yağışlar ile başlamıştır.
• Yağışlarla gelen su arazi ve zemin karakteristiğine bağlı olarak yüzeysel akışa geçmiştir.
• Havzadaki yüzeysel akış cazibe ile dere yataklarında toplanmıştır.
• Akış ve yağışlara bağlı olarak Ezine Çay’daki debi miktarı artmıştır.
Riskin Gelişmesi İtibariyle;
• Ezine Çayı ıslah kanalı çevresinde taşkın yatağında olan mevcut yapılaşma ve yapılaşmanın halen devam etmesi,
• Islah kanalı üzerine yapılan yaya ve araç geçiş köprüleri ile dere yatağı kesitinin daraltılması,
• Islah kanalında düzenli teresübat temizlik çalışmalarının yapılmaması,
• Yağışlar ve sel ile birlikte taşınan orman emvalinin çay üzerine inşa edilmiş köprülerin tıkanmasına ve yıkılmasına neden olması
• Islah kanalı çevresindeki yapıların bodrum katlarının kanal çevresindeki yol kotunun altında kalması.
• Kanal içerisinde rüsubat birikimi ve sel ile birlikte orman emvalinin engellenememesi ile su seviyesinin yükselmesi
• Islah kanalının yetersizliği,
• Tüm şehrin taşkın havzası içerisinde yer alması,
Riskin Gerçekleşmesi İtibariyle;
• Bölgede oluşan tahribat ve kamu otoritesi tarafından alınan kararlar doğrultusunda yıkım, kentsel dönüşüm ve yardım kararları.
Sonuç olarak; yaşanan her olumsuz hadisenin afet olarak yorumlanması, hadisenin gerçek sebebinin, gerekçelerinin doğru olarak belirlenmemesi ve herhangi bir çıkarım / önlem alınmaması ülkemizdeki “AFET” sayısını epey artırmaktadır. Bozkurt özelinde yaşanılan hadise “AFET” tanımından uzak “FELAKET” seviyesinde plansızlığın, bilimsizlik ve bilinçsizliğin bir sonucudur.
Ezine Çayı yağış sonrasında doğal olarak taşkın yatağına yönelmiş ve taşkın yatağında akışını sürdürmüştür. Doğal olmayan, harici hiçbir hadise ve etki yaşanmamış ancak sonuçlarının adına “AFET” denilmektedir…
Siyasetin, bilim üstüne çıktığı yer riskin başladığı alandır. Ve mutlaka sonu felakettir. Ama afet değildir. Son yıllarda yaşanan maden kazaları, şehir selleri, depremler, tren kazaları ve yangınlar gibi başlığı afet olan konuların Kök Sebebi incelendiğinde acı siyaset hikayelerine tanık oluyoruz.
Ateş düştüğü yeri yakıyor. Konuları daha iyi anlamak için başımıza böyle bir felaket gelmesini beklememeliyiz. Bilim ve bilim insanlarını daha çok dikkatte almak zorunda olduğumuz gerçeğine alışmalıyız. Küresel ısınma en önemli sorun olarak tüm dünyada kendisine yer bulurken ülkemizde yeterince anlaşılmadığını gözlüyoruz.
Bozkurt selleri için 3 ncü bir final yazısı sunacağız. Hukuki gerekçeleriyle rücu edilmesi gerektiğini, sorumluların olduğu, doğal afet olmadığını, göz göre göre gerçekleştiğini delilleri ile yazacağız. Hasar ve zarar bir sonuçtur. Gerçekleşen riski kusursuz incelemek mutlaka gereklidir. Kök sebebi bilinmeyen her olay afet veya başka tanımlar ile isim bulsa da hiç bir şey göründüğü gibi değildir ve saklı kalamaz.
3. yazıda görüşmek üzere ………..