TÜRK SİGORTA SEKTÖRÜ İÇİN MAKRO RİSK DEĞERLENDİRME & 2023 YILI ÖNGÖRÜLERİ
1- Dünyada Yaşanan Gelişmelerin Sigorta Sektörüne Etkisi
Ekonomik dar boğaz dönemi yaşanmaktadır (enflasyon, resesyon).
– Fraud hasar oranında artış yaşanmıştır. Artarak devam etmesi ön görülmektedir.
– Sigortaya olan ilginin azalacağı ön görülebilir.
– Hasar maliyetleri ön görülemez durumdadır.
– Sigorta Bedeli – Sigorta Değeri dengesi korunamamaktadır.
– Hasar durumunda sigortalıların ısrarcı taleplerinde artış söz konusudur. Daha çok hasar dosyası için mutabakatsızlık söz konusudur. Bu durum hukuki süreçlere hazırlığın önemini artırmaktadır.
– Ülkemizde yaşanan dövizdeki dengesizlik fiyatlama yapılamamasına neden olmaktadır.
– Finansal zararlar (Kar Kaybı & İş Durması) için ön görülemez bir durum söz konusudur.
– Hasar onarım maliyetleri artmıştır. Teknik pert uygulamaları görülmektedir.
– Covid ve devam eden sürecin yarattığı ekonomik yük ile beraber politik risklerin de küresel dengeleri bozduğu açıktır. Ekonominin hükümetler ve çalışanlar üzerindeki olumsuz etkileri henüz tam olarak yansımış durumda değildir. Yaşanan kaos çalışan züe4ridne olumsuz etkilere yol açmıştır. Sessiz istifa kavramı önemli bir gerçektir.
– Sessiz istifaların yanı sıra EYT uygulamasının Türkiye özelinde yaratacağı etkiler çok derin olacaktır. Verimlilik düzeyi yüksek eğitimli ve başarılı kitle bir fırsat olarak göreceği gibi alternatif arayış için cesaret verici olarak görmektedir. Başta hizmet sektörü olmak üzere tüm sektörlerde olumsuzluklara yol açacaktır. 2023 yılında ülkemiz için en önemli sorunlardan birisi insan kaynakları olarak dikkat çekmektedir.
Ukrayna / Rusya krizi belirsizliğini korumaktadır. Savaş devam etmektedir.
– Bölgede faaliyet gösteren Türk şirketler bu durumdan etkilenmiştir.
– Bölgede yapılan projelerin durması ve yeni projelerin yapılamaması penetrasyonun azalmasına neden olmuştur.
– Türk şirketler bölgede yürüttükleri işleri terk etmek durumunda kalmıştır.
– Yerli yatırımcıların yurtdışı yatırımları için teminat sağlanırken bölge riskleri iyi analiz edilmeli ve risk kriterleri buna göre belirlenmelidir.
– Politik risklerin yansıma ve dalgalanmaları , ambargo ve enerji gibi başlıkları öne çıkarmaktadır.
– Avrupa da yaşanan enerji krizi sonuçlanmayacağı gibi derinleşebilir. Her durum ve olasılıkta AB üretim ve tüketim dengelerinin tamamı değişmeye devam edecektir.
– AB deki dengelerin tamamı Ukrayna krizine bağlı olarak değişecektir.
Tedarik zinciri kırılmıştır. Lojistik krizi devam etmektedir(navlun fiyatları ve dar boğaz).
– 2019 yılı itibariyle başlayan Tedarik Krizi günümüzde halen devam etmektedir. Hasar durumunda hasarlı kıymetlerin yerine koyulması oldukça zordur. Ekstra maliyetlerin oluşmasına neden olmaktadır.
– Hasar onarım maliyetlerinin artmasına neden olmaktadır. Tedarik zincirinin kırılması maliyetlerin artmasına neden olmuştur.
– Özellikle Finansal Zararlar için maliyetlerin artmasına neden olmaktadır.
– Kar Kaybı ve İş Durması gibi hasarlarda tedarik süresi uzadığı için tazminat miktarları artmaktadır. Makul durma gün süresi kavramının poliçelerde açıklanması gerekmektedir.
– Politik risklerin yarattığı kriz ve kaos AB nin tamamında etkilidir. Üretim ve tüketim her bakımdan etkilenmiş durumdadır. Enerji krizine paralel olarak tedarik zinciri krizi de eklendiğinde şiddeti ve derinliği artan bir sorun olarak büyümeye devam etmektedir.
– Tedarik zinciri ve enerji krizi üretim merkezlerini AB den farklı ülkelere kaydırarak lojistik sorunları ve maliyet artışlarını tetikleyecektir.
– Bir çok ülkenin sorunu farklı ülkelerin fırsatlarını yaratacağı gibi artan maliyetler uzun yıllar sonra enflasyonun yükselmesini de artıracaktır.
İklim krizi bulunmaktadır.
– Şehir Selleri başta olmak üzere Deprem, Dolu, Kuraklık büyük hasarlara neden olmuştur.
– Ani fırtına, dolu, sel hasarları ile sıklıkla karşılaşılmaktadır. Sigorta sektörünün katastrofi tanımlarını gözden geçirmesi gerekmektedir.
– 2021 – 2022 yılları içerisinde Ankara Şehir Selleri / Kastamonu Şehir Selleri / Sinop Şehir Selleri ve Antalya Şehir Sellerinin doğal afet olmadığı, oluşan su baskınlarının teknik altyapı yetersizliği veya yanlış uygulamaları olduğu bilimsel çalışmalar ile ortaya koyulmuş ve idareye rücu süreçleri başlamıştır.
– İklim krizine bağlı olayların Kök Nedeni detaylı incelenmeli ve var ise rücu muhataplarının tespit edilmesi gerekmektedir.
– Gerçekleşen risklerin temel sebebi doğru anlaşılmadıkça her olayı iklim krizi veya değişim riski olarak yorumlamak doğru olmayacaktır. Doğal afete dönüştürme ile doğal afet arasında bilimsel bir inceleme çizgisi olduğu unutulmamalıdır.
– İklim krizinin yan etkileri olarak kuraklık ve su kaynaklarının göçleri tetikleyeceği, tarım ve gıda krizinin şiddetini artıracağı dönemin başındayız. Etkileri 2023 yılında çok daha belirgin görülecektir.
Dijital Dönüşüm yaşanmaktadır (WEB 3.0, BIGDATA, IoT Teknolojileri). Veri toplama ve analiz yöntemleri değişmektedir.
– Sigorta şirketlerinin, eksperlerin ve satış kanallarının dönüşüme ayak uydurması gerekmektedir.
– Uzaktan hasar inceleme uygulamaları yaygınlaşmaya başlamıştır.
– Uzaktan risk analizi ve ekspertiz faaliyetleri risk yaratabilir. Yapılacak ise yeni ve verimli modeller geliştirilmelidir. Aksi durumda tazminat sayısı ve miktarları artış gösterecektir.
– Bu süreç siber risklerin artmasına neden olmaktadır. Sigorta sektörünün siber riskleri daha yakından tanıması ve hasar yönetim modellerini oluşturması gerekmektedir.
– Yapay zeka ve IOT teknolojileri önemli bir başlık olarak dikkate alınmalıdır. Uyum sürecinde alt yapısı yetersiz her kişi ve kurumun gelişmeleri takip edemeyeceği bir hızlı dönüşüm süreci olacaktır.
– IOT teknolojilerinde yapay zeka ile kazandırılan yeteneklerin etkinleştiği bir döneme hızlı geçiş yapacağız.
– Akıllı şehir uygulamaları başarılı bir sürece başlamış durumdadır. Denenmiş uygulamaların hızla yayılacağı bir yıl olacaktır.
– Yapay zeka başta olmak üzere dijital dünyanın Risk ve Hasar Önleme Teknolojilerinde yeni bir dönem yarattığı açıktır.
– Kişi odaklı bir çok faaliyet sistem odaklı bir yapıya dönüşecektir.
Pandemi etkileri devam etmektedir.
– Son dönemde Çin’ den gelen haberler endişe vericidir.
– Yeni bir kapanmanın etkileri karşılanamaz durumdadır. Sigorta sektörü benzer bir süreci deneyimlemiş durumdadır. Uzaktan çalışma alışkanlığı sağlanmıştır.
– Pandemi belirsiz bir risk olarak yüksek potansiyel taşımaktadır. Yakın geçmişte yaşanan Covid sürecinin küresel olarak çabuk unutulduğu gözlemlenmektedir. Tüm iş alanlarında çok derin etkiler yaratmasına rağmen hiç yaşanmamış gibi devam edilmesi risk yönetim kültürünün küresel olarak eksik ve hatalı olduğunu göstermektedir.
2- Hasar Yönetim Süreçleri
2022 Yılı hasar sayısının çok fazla olduğu, sigorta sektörünün ciddi bir tazminat yükü ile karşı karşıya kaldığı zorlu bir yıl olmuştur. 2023 Yılında da benzer bir durum ile karşılaşılabileceği ön görülmektedir.
Ekonomik dar boğaz sebebiyle Fraud Hasar oranında artış olacağı ön görülmektedir. Hasarın KÖK NEDENİ bilimsel yöntemler ile incelenip somut olarak tespit edilemediği sürece Fraud hasarlar istatistiklere yansımayacaktır.
Fraud konusu sigorta sektörünün önemli bir gündemidir. Sadece sigortalılar tarafından yapılmamaktadır. Her geçen gün sayısı artan Hasar Danışmanlık şirketleri ve bir takım aracı kurumlar ile destek alınan hukukçular tarafından da gerçekleştirilebilir. Üstü Kapalı Fraud un engellenmesi gerekmektedir.
2022 yılının ana sorunları arasında yer alan;
– Talep Hazırlama
– Insider Trading (İçerden Öğrenenlerin Ticareti)
– Güveni İstismar
– Eksper – Broker işbirliği (uzmanlıktan ileri gelmeyecek şekilde poliçeye eksper ismi yazılması)
– Kök Sebebin incelenmemesi ve hasarların görünen nedeni üzerinden incelenmesi,
– Sınırsız kapsam sunan wording tasarımlarının sigorta sektörüne en çok zarar veren konular oldukları açık bir şekilde tespit edilmiş durumdadır. Sigorta sektörünün bu konuları ivedilikle ele alarak çözüm sunması kaçınılmaz duruma gelmiştir. Aksi durumda artan maliyetlere katlanılması mümkün olmayacaktır. Sürdürülebilirlik kavramı tüm kurumsal şirketler için en önemli kavramlar arasında yer almaktadır.
Talep hazırlama, hasar yönetim bedeli adı altında aracı kurumlar tarafından hasar üzerinden ciddi bir talep söz konusudur. Hasar hazırlanması bilgi / belge inceleme, değerlendirme ve SAKLAMA veya DÜZENLEME olarak kullanılmaktadır. Bu durum gerçek dışı tazminatların hesaplanmasına neden olarak sigorta sektörüne ciddi zarar vermektedir.
Insider Trading, içerden öğrenenlerin ticareti, poliçe yapım aşamasından başlayan, hasar yönetim sürecinin sonuna kadar etkin olan önemli bir sorun olarak ön plana çıkmıştır. Özellikle brokerların sınırsız talepleri, broker – hasarcı – eksper işbirliği ile ortaya çıkan bu durum sigorta sektörüne ciddi zararlar verebilmektedir. Diğer taraftan onarım firmaları – hukukçular – hasar yönetim firmaları gibi destek hizmetleri sunan tarafların bu konudaki etkin durumu da dikkate alınmalıdır.
Güveni istismar, özellikle hasar yönetim süreçlerinde ortaya çıkan, her hasarın ödenebileceğini taahhüt eden taraflar ile sigortacılar arasında soruna neden olan önemli hususlardan birisidir. Hasar departmanlarının teknik bilgi ve tecrübe açısından sürekli gelişim halinde olması oldukça önemlidir.
Eksper – Broker işbirliği, bu konuda en önemli husus belirli bir teknik bilgi birikimi esas alınmadan eksper isimlerinin poliçeye yazılmasıdır.
Kök Sebebin incelenmemesi ve hasarların görünen nedeni üzerinden incelenmesi, Kök sbep hasar durumunda poliçe teminatlarının çalıştırılabilmesi için mutlak suretle en açık şekli ile, somut ve objetif bir biçimde, delilleri ile birlikte tespit edilmelidir. Tespit edilen kök sebep yakın sebep analizinin temel gerekliliğidir. Durumu örneklemek gerekirse hiçbir alevli yangının yakın sebebi yangın değildir. Yangına sebep olan ana unsurun tespit edilmesi, tespit edilen bu sebebe göre yakın sebebin analiz edilmesi ve mümkün ise en yakın teminatın çalıştırılması, sigortacının kusur tenzili veya rücu hakkı var ise bu aşamada açık bir şekilde ortaya koyulması gerekmektedir. Aksi durumda sigortacı haksız tazminat ödemek durumunda kalmakta, sigortalıların sigorta sektörüne olan güveni azalmakta ve rücu, kusur hakları kaybedilmektedir.
Sınırsız kapsam sunan wording tasarımları, broker ve acenteler zorlu rekabet koşullarının etkin olduğu pazarda sigortalıları için düşük prim, düşük muafiyet, geniş kapsam ve hasar durumunda zararların tazminini talep etmektedir. Ancak çok geniş teminat sunan, teknik temele dayanmayan wording tasarımları sebebiyle sigortacılığın temel ilkelerine aykırı olacak şekilde birtakım sektörler sigortacılar tarafından fonlanmaktadır. Sigorta sektörü bir zenginleşme aracı olarak kullanılmamalıdır.
2022 yılı içerisinde gelen büyük yangınların neredeyse tamamı SİGORTALI işletmelerde meydana gelmiştir. Sigortalılar riskini sadece Sigorta Şirketine Transfer yöntemi ile yönetmektedir. Ancak gerekli güvenlik önlemlerini ihmal etmektedir. Bu nedenle riziko teminat verilmeden önce mutlaka uzman kişilerce incelenmelidir. Maalesef RİSK ANALİZİ konusu son yıllarda gündemde olsa da sigorta sektörüne somut katkının belirgin düzeyde sağlanamadığı açıktır. Öyleyse 2023 yılı için bir takım iyileştirmelere ve yöntem değişikliğine ihtiyaç duyulmaktadır.
Son zamanlarda tarafımızca Risk Analizi başlığının yerine HASAR ÖNLEME ile RİSK VE HASAR ÖNLEME TEKNOLOJİLERİ nin aktif kullanımı gündeme alınmıştır. IoT Teknolojilerinin kullanıldığı, yapay zeka uygulamaları hayatımıza girmiştir. Insuretech uygulamaları sektör bazlı kullanıma başlanılmıştır. Talep edilmesi durumunda 2022 yılında aldığımız insuretech ödüllü projemiz dahil detaylı bilgi verilebilir.
Sadece 2022 yılında meydana gelene Şehir Selleri için yapılan KÖK NEDEN analizi çalışmaları ile yaklaşık 2 Milyar TL tutarındaki hasarın sorumlulara rücu edilmesi sağlanmıştır. Sigorta sektörünün teknik karlılığı açısından Rücu süreçleri oldukça önemlidir. Çoğu hasar dosyasında sadece görünen nedenler üzerinden teminat çalıştırılmaktadır. Ancak kök neden tespiti ve buna bağlı olarak yapılan Yakın Sebep analizi ile rücu tespiti mutlaka öncelikli olmalıdır.
Özellikle rücu takibi gerektireceği öngörülen kompleks hasar dosyalarında hasar departmanları ve hukuk departmanları ile eş zamanlı olarak çalışılmış, bu sayede hukuki sürece ilişkin delillendirme yapılarak başarı sağlanmıştır. 2023 yılı ön görülerimiz arasında yer alan ve sayısının belirgin oranda artacağı düşünülen anlaşmazlıkların hukuki süreçte tüm tarafların hakları korunarak başarılı sonuçlandırılabilmesi için sürecin en başında hukuk departmanları ile birlikte çalışılması önem arz etmektedir.
Açıklanan tüm bu hususlar son birkaç yıldır üzerinde durduğumuz Sigorta Zekası ve Poliçe Mimarisi kavramlarının önemini ortaya koymaktadır. 2023 yılı için de bu kavramlar gündemimizde olmaya devam edecektir.
Hasar dosyalarında sektör aktörleri tarafından yoğunluklu olarak ASİSTAN firmaların hasarlara yönlendirildiği görülmektedir. Geçmiş hasar tecrübelerimiz dikkate alındığında asistan firma ataması yapılan dosyalarda; Asistan firmaların teknik eleman kadrolarının yetersiz olduğu, asistan firmalar tarafından yönetilen onarım işlemlerinde; yerel taşeron firmalara işin devredildiği, asistan firmaların hasar dosyalarında fiili hiçbir işlem yapmaksızın yalnızca komisyonla işi taşere ederek kar marjı oluşturdukları görülmektedir.
Özetle asistan firmalar hasarın mühendislikle ilişkisini değil parayla olan ilişkisini belirlemektedir. Bu sebeple özellikle kompleks hasar dosyalarında asistan firma yönlendirilmesi gerçekleştirilmeksizin hasar miktarı tarafımızca belirlenerek fiyat tekliflerinin yerel imkanlar ile oluşturulması sağlanmaktadır.
Yerel imkanlar ile düşük maliyetler elde edilirken, hasar tespitinin tarafımızca yapılmasıyla doğru miktarlar belirlenebilmektedir.
Sigorta bedeli ve sigorta değeri eşitliği güncel koşullar sebebiyle korunamamaktadır. Enflasyon artışına bağlı olarak döviz kurunda ciddi artış yaşanmış, tedarik zincirinin de bozulması sebebiyle bu hususlar sigorta değeri hesaplamalarında karşımıza EKSİK SİGORTA olarak çıkmaktadır. Bu nedenle teminat sağlanan riziko gruplarına ait sigorta bedelleri güncellenmesi mutlak gerekliliktir. Makine – tesisat ve demirbaş vasfındaki kıymetler için toplam sigorta bedelini oluşturan kıymetlerin kıymet bazında bedelini gösterir listenin oluşturulması tüm taraflar için konfor sağlayacaktır. Hasar tecrübelerimizde poliçede belirtilen teminatının hangi kıymet ve/veya kıymetler için verildiği bilinmeyen çok fazla durum ve senaryo ile karşılaşmaktayız.
Sigorta sözleşmesinden önce müşteri ile sigortacı arasında farklı görüşme ve yazışmalar mevcut iken, hasar vukuu bulduğunda farklı beyanlar ile karşılaşmaktayız. Bu nedenle teminat altına alınmış olan kıymetlerin listelenmesi, bedellerinin ikame veya rayiç şekilde belirtilmesi ve en önemlisi bu çalışmaların yazılı olarak kayıt altına alınması hasar tespit sürecinin doğru şekilde yönetilmesine olanak sağlamaktadır.
Ayrıca mevcut sigortalı yapı içerisinde gerçekleştirilen ek inşai faaliyetler, değişen Pazar koşulları karşısında ana faaliyet kolunun dışında ürün / emtia üretimi veya temini, büyüyen Pazar koşullarında ek üretim makinelerinin alınması vb. durumlar sonrasında işletmedeki risk kültürünün net bir şekilde değişiklik göstermesi ve sonrasında yaşanan hasarlarda teminat ve tazminatın doğrudan etkileyeceği bilinmektedir. Bu tarz hasarların kendine ait profesyonel bir şekilde süreç yönetimlerine ihtiyacı bulunmaktadır. ( Yukarıda senaryoları ile benzer örnekler yer almaktadır. )
Sigorta poliçelerinde revizyon yapılması dışında stratejik alınacak kararı öğrenerek Sigortacı adına ne şekilde süreç yöneteceğiz belirlenmesinde fayda var. Özellikle birkaç yıl devam etmesi ön görülen ekonomik dalgalanma gözetilerek bu konuyu detaylı ele almayı öneririz.
Oto dışında mevcut sovtaj uygulamalarının soruna yol açtığını görüyoruz. Özellikle fraud hasar ile yoğun olarak karşılaşılacağı ön görülen dönem için sovtaj uygulamalarının düzenlenmesi gerekmektedir.
Mühendislik branşı ve özellikle MKS kapsamında açılan hasar dosyalarında uzun süredir sektör geneline yayılan bir çalışma içindeydik. Tespit edilen bazı hususlar ve çözüm önerileri çalışma konusu edildi. Sorun ve aksaklıklar çok belirgin. Özellikle dikkat çekici olan hususlar şunlardır;
• Orijinal parça talep edip yan sanayii kullanımı
• Yedek parçayı yeni talep edip onarmak,
• Hadise ile ilgili olmayan revizyon ve bakımlar,
• Özellikle poliçe teminatlarına göre düzenlenen teknik raporlar,
• Exchange yapılmasına rağmen aksi bilgi verilmesi,
• Hasarlı veya hadiseye sebep olan yedek parçayı ürün sorumluluk poliçesinden tazmin etmelerine rağmen sigortalıya başka teknik rapor verilmesi,
• Makine parkı geniş olan bazı firmaların makine sorumlularının servis – tamirhane ile olan ilişkilerinin hasar dosyalarına maliyet olarak yansı(t)maları ,
• Fraud ve gerçek dışı maliyetlerin organizasyonu, (aynı parça ile birden çok kez zarar talebinde bulunulması)
• Yöneltme, yönlendirme, belge düzenleme, sektör içi iş birliğini sigorta sektörüne karşı geliştirme v.b. çalışmalar, ( Servis ve atölyeler arası iletişim sektör iletişiminden çok daha yüksek )
Belirtilen hususlar fikir vermesi amacıyla kısmen listelenmiş olup geniş ve derin bir içeriğe sahiptir… Bu yönü ile özellikle inşaat ve iş makineleri alanında saha içindeki organizasyonun sigorta sektörünü hasar ayağında kullanmakta ve yönetmek eğiliminde olduğunu görmekteyiz.
Bilgi paylaşımı ve iç dinamikleri çok daha yüksek olan saha aktörlerinin ekspertiz sürecine olumsuz katkıları ve müşteri memnuniyetsizliğini kullanmaları zorlaştırıcıdır. Belirtilen kapsamda doğru sigortalının gerçek zararını tam tespit etmek güçleşmektedir.
Mevcut durum içinde uzun süreli incelemeler ile bazı saptamalar yapılmış olup uygulanabilir çözüm önerilerinin sektör içinde etkinleşmesiyle ilerleme sağlayacağı görüşündeyiz. Bu sebeple sektör içinde aynı amaca hizmet eden basit çalışmaların başlaması önemlidir. Özellikle dosya adetleri bakımından Hareketli iş makineleri için önerimiz TÜM HASARLI PARÇALARIN İADE ALINMASIDIR.
Hareketli iş makinelerinin hasar değerlendirmesinde sovtajın önemi;
• Hasara konu parçalarda hidrolik sistem parçaları (pompa-kontro valfleri-hidro motorlar)
• Hareketli atçaman ve dış parçalar bomlar-silindirler
• Motorlarda blok ve kapaklar
• Şanzıman gövde ve iç grupları
• Dönüş ekipmanları (kule dönüş dişli ve hidro motorları)
• Radyatörler
Yukarıda sayılan parçaların değişimi gerektiren hasarlarında hem arızalı parçanın taşıdığı ekonomik değer,
Hem de değişim talebine rağmen yan sanayi destekli kısmi onarımla başka makinelerde kullanımının önüne geçilmesi bakımından sovtaj çalışması yapılmasının faydalı olacağı öngörülmektedir.
Ayrıca bu çalışma ile hedeflenen değişimden çok kısmi onarımın yetkili servislerde de ön plana alınmasının sağlanmasıdır.
Bu çalışma için uygulama prosedürü şu şekilde olabilir.
• Hasara konu makine ve parçasında demontaj sağlanıp kesinleşen onarım teklifinde değişime konu parçalar sovtaj firmasına eksper tarafından bildirilmeli,
• Raporlama aşamasında sovtaj firmasına iletilen listeden servisler tarafından teslim edilmeyen parçalar hasar değerlendirmesinde ayrıca belirtilmeli,
• Sovtaj firması tarafından teslim alınan parçalar için tespit edilen ekonomik değere raporda yer verilmeli,
• Sovtaj firması kesinlikle makine konusunda doğru seçilmiş olmalıdır. Tüm parçalar toplanacağından, toplama sahasında çalışmalara devam etmek olanaklı olduğu gibi delil niteliğindeki parçalar muhafaza edilmiş olacaktır.
• Sigortacı bilgisi dışında exchange engellenmiş olacaktır.
• Gerçek dışı beyan, teknik rapor ve tutanak düzenleme serbestisi kısmen engellenecektir.
• Kısmi onarım gerektiren hasarlarda çıkma yedek parça deposu oluşacaktır, Maliyetsiz onarım sağlanabilir olacaktır,
• Pert total edilen makineleri de aynı adreste toplayarak yüksek sovtaj değeri oluşturmak olanaklıdır,
• Sovtaj değeri lokal olarak olmayan dosyaların toplamda değer oluşturacağı kesindir,
Belirtilen kapsamda sayısız faydası olacağı bilinen uygulamada asıl amaç sovtaj geliri sağlanması değildir. Sektör içindeki farkındalığı saha aktörlerine göstermek ve denetlemek daha önemli görülmektedir. Ayrıca sektörel iş birliği sağlanacağından fraud başta olmak üzere gerçek dışı maliyetlerinde engellenmesi sağlanacaktır.
Diğer taraftan; Makine Kırılması dışındaki Elektronik Cihaz hasarlarında da iade alınmayan parçalar ile mükerrer hasar talepleri olduğu, üretici ve yetkili servislerin exchange yapmadıkları parçalar için ayrıca dosyalar açılabildiği tespit edilmiştir. Yetkili servis ve bakım servisleri tüm ömürlü malzeme ve bakıma konu parçalarda maliyetlerin sigorta sektöründen karşılayabilmesi için Teknik Rapor düzenleme ve yol gösterme amaçlı danışmanlıkları da yaptıkları görülmektedir.
Yetkili servislerin bazı broker ve acenteler ile bu konudaki iş birliği, gelir yaratan iş kalemine dönüşmüş durumdadır. Yapılabilir olduğu kanısına varılması halinde bu proje uygulamaya alınır ise tüm sektörün dahil olacağı bir organizasyon ve iş birliğini tesis etmek mümkün görülmektedir.
Yangın Ve Ek Teminatlar İçin;
Yangın, dahili su, sel – su baskını, fırtına vb. hasarlar sonrasında oluşan enkazın bertaraf edilmesine ilişkin olarak ağırlıklı olarak sigortalılar tarafından poliçede görülen enkaz kaldırma teminat limitinin tamamı talebe konu edilmektedir. Enkaz kaldırma çalışmaları sırasında enkaz içerisinde yer alan / alabilecek sovtaja konu malzemelerde hasar dışı kayıp olabilmektedir.
Bu nedenle, hem enkaz kaldırma masraflarının gerçek bedeli üzerinden değerlendirilmesi hem de enkaz içerisinden kurtarılabilecek malzemelerin geri dönüşümünün sağlanabilmesi adına enkaz kaldırma işlerinin hadise sonrasında sigorta şirketi tarafından üstlenilmesinin hasar maliyetine önemli ölçüde etki edeceği öngörülmektedir.
Dijital dönüşümün sunduğu imkanlar ile Video Ekspertiz Uygulamalarının yaygınlaşabileceğini ön görüyoruz. Ancak doğru hasar için bu uygulamanın yapılması önem arz etmektedir.
Mk –Ec poliçelerinde; rücu söz konusu olmayan ve fiziki olarak hasar kök nedeni ve maliyeti net-piyasa bedelleri ile ortaya konabilir tüm hasarlar için, herhangi bir özel inceleme gerektirmeyen düşük montanlı maliyetleri olan tüm hasarlarda videolu ekspertiz yapılabilir.
Asıl ve en önemli konu, özellikle mühendislik branşına konu hadise türlerinin tek bir ekspertiz planlaması ile incelenemeyecek oluşudur. Çoğu zaman bir dış etkene bağlı gerçekleşmeyen mekanik veya elektronik hasar türlerinde demontaj ve yazılım incelemeleri birden çok aşamada gerçekleştirildiğinden video ekspertiz çalışmalarına uygun değildir. Hasara konu kıymetin bulunduğu konum, hasar boyutu, talep konusu parçaların fiziki durumu gibi faktörler, fiili inceleme ihtiyacını belirlemektedir. Parça bazında detaylı inceleme ihtiyacı olan kıymetlerde, video ekspertiz yapılması durumunda, görüntü kalitesi vb. teknik elverişsizlikler nedeniyle (karanlık, ışık yetersizliği, çözünürlük, kıymetin bulunduğu lokasyon / konum, bağlantı problemleri vb.) gerçek hasarın tespiti mümkün olmayacaktır. Video ekspertize karar verilebilmesi için, ihbar sonrası yapılacak ilk görüşmelerde doğru irtibat kişisinden alınacak bilgiler belirleyici olacağından, fiziki inceleme ya da video ekspertiz seçeneklerinin bu aşamada değerlendirilmesi ve buna göre yöntem belirlenmesi en sağlıklısı olacaktır.
Bir diğer konu video ekspertizin suistimale açık durumlara yol açabilme potansiyelidir. Onarım süreçlerine genellikle servisler dahil olmakta ve birçok ekspertiz servis atölyelerinde gerçekleştirilmektedir. Bu aşamada talebe konu parçaların sigortalı kıymetlere ait olup olmadığı, etiket bilgilerinin ve parçalar üzerinde yer alan tanımlayıcı bilgilerin doğrudan tespiti mümkün olmayacak, hasar yönetimi servis personeli inisiyatif ve kontrolüne geçecektir.
Ayrıca başta enerji santralleri olmak üzere geniş sahalara yayılan rizikolar için drone video yöntemi sahanın kimliklendirilmesi ve hasar boyutunun net olarak görülmesi adına tarafımızdan kullanılmakla birlikte, ekspertiz sürecinin sadece bir aşamasıdır. Kök sebep ve buna bağlı yakın sebebin tespiti, poliçenin çalışan ve çalışmayan teminatlarının saptanarak tazminat hesabına giden süreç pek çok aşamadan oluşmaktadır. Bu bağlamda video ekspertiz kısıtlı bilgi sağlayacak, video ekspertiz sürecine katılan kişilerin uzmanlık ve tecrübesi ile doğru orantılı bir sonuca ulaşılacaktır.
Örneğin;
*Devrilme, çarpışma, cam kırılması, şase çatlakları gibi sebebi ile sonuçları açıkça saptanabilen hasarlarda video ekspertiz fayda sağlayabilir.
Kolluk kuvvetleri tarafından tutanak tutulmuş ve iş güvenliği raporları mevcut olan hasarlarda da bu belgelerin doğruluğu kabul edilerek videolu ekspertiz çalışmaları yapılabilir.
Hırsızlık hadiselerinde;
*Olay yerinin fiziki olarak kontrol edilmesi, poliçelerdeki hırsızlık şartlarının sağlanıp sağlanamadığı en önemli unsurlardan birisidir. Çalınan kıymetlerin hacmen ve fiziken riziko adresinde bulunup bulunmayacağı önemlidir. Video ekspertiz şartlarının sağlanması incelenecek faktör-bileşen sayısı arttıkça güçleşecektir.
Kök sebebi belli olmayan hasarlar;
Herhangi bir hadisesi olmadan, hasar sebebi de sigortalı tarafından bilinmeyen, servis tarafından yapılacak tespitlere -aşamalı demontaja göre hasar kök sebebi ortaya çıkacak hadiseler için fiziki tespit ve hasar kök sebebinin tespiti en önemli husustur. Bu nedenle kök sebebi ve maliyeti belli olmayan hasar türleri için video ekspertiz bir yöntem olarak uygulanabilir olmayacaktır.
Özetle denetime açık şekilde kayıtlandırılmış, düşük tutarlı (cam kırılması, dahili su,v.b) teminat durumu net hasarlar dışında video ekspertizin bir yöntem olarak uygulanabilir olmadığı, video ekspertizin kim tarafından hangi hasar türüne yönelik gerçekleştirildiğinin dosya yönetim sürecinde belirleyici olacağı öngörülmektedir.
Bir diğer önemli sorun ; sigorta poliçesi genel şartlarının revize edilmesinde geç kalınmasıdır. Türk Ticaret Kanunun 2012 yılında değiştikten sonra sigortacılık yasaı olan 5684 sayılı kanun revizyonu ile diğer düzenlemelerin yapılmaması hasar yönetiminde Hukuk ve Sektör çelişkilerine yol açmıştır. Artan hasar maliyetlerinin en önemli sebeplerinden birisi yasal boşlukların açıkça istismar edilebilir olmasıdır. Sigorta sektörünün içinde ve sektörü hedef alan yapıların doğrudan hareket kaynağı ve dayanağı Hukuksal boşluklardır. SEDDK nın 2023 te üstlendiği rol oldukça kritiktir. Yeniden yapılanma sürecinde Düzenlemeler öncelikli iken takip eden süreçte veya eş zamanlı denetimler de yüksek değer taşıyacaktır. Hasar yönetimi ve maliyetlerinde en önemli husus DÜZENLEMELERDİR.
Detaylı ve iyi tasarlanmış, tüm sektörün dahil olduğu ve etkin olacağı, yerel ve küresel vizyonu olan düzenleme ve denetimler gerçekleşmez ise, 2023 yılının yarattığı ekonomik güçlükler sebebiyle sigorta sektörünün gerçek dışı maliyetlerinin artacağı ön görüsünü taşıyoruz.
3- Sektör ve Branşlara Göre Beklenen Öncelikli Risk Unsurlarının İncelenmesi
FİNANSAL RİSKLER VE SORUMLULUK
2019 yılında Çin Merkezli olarak başlayan ve Dünya’da etkili olan pandemi sürecinin insani olarak yansımalarını 2020 – 2021 yıllarında yoğun (kapanma, sağlık sorunları vs.) olarak hissedilmiş, 2022 yılında ise ekonomik olarak etkisini göstermiştir. 2023 yılında ise 2019 yılında başlayan sürecin belki de ekonomik ve finansal açından en çok hissedileceği dönem ile karşı karşıyayız. Bu durum Dünya açısından ve Türkiye açısından ayrı ayrı değerlendirme konusu yapılmalıdır. Dünya ekonomisi ile farklı uygulamalar benimseyerek 2022 yılında zirve yapan enflasyon etkisinden kurtulma çabaları devam etmektedir. Dünya’da 2023 yılında RESESYON beklentisi hâkimken Türkiye açısından büyümenin devam edeceği öngörülmektedir. 2023 yılında Dünya Küresel Ticaret Hacmi ve Küresel Büyüme oranında yaklaşık %2,5 oranında gerileme (en büyük etken Rusya – Ukrayna Savaşı) beklenirken bu süreçte Amerika’nın nötr seviyesinde kalacağı, Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerde ise büyümenin pozitif yönlü olacağı yönünde uluslararası kuruluşların değerlendirmeleri mevcuttur.
Dünya genelinde 2023 yılında enflasyon ve resesyonun kontrol edilmesi adına birçok finansal enstrümanların kullanımı söz konusu olacaktır. Bu durum bankacılık ve sigortacılık sektörüne doğrudan etki etmektedir. Sigorta poliçeleri kapsamında ise bu durumun doğrudan etki edeceği alanlar ve poliçe türleri söz konusudur. 2023 yılı içerisinde ve sonrasında yüksek risk potansiyeli olan poliçe ve teminat kapsam ve türleri inceleme konusu yapılmıştır.
SORUMLULUK
Sektör genelinde ihtiyari ve zorunlu olmak üzere birçok sorumluluk poliçesi bulunmaktadır. Her alanda ve her hadiseye özgü sorumluluk teminatları poliçelerde yer aldığı gibi, kendi başına sadece sorumluluk riskini teminat altına alan poliçelerde bulunmaktadır. Hayatın olağan akışı esnasında gerçekleşen herhangi bir hadise sonucunda sorumluluk klozu ve/veya poliçesi devreye girmektedir. Ancak 2023 yılı içerisinde yüksek riskli olarak görülen sorumluluk poliçeleri ayrıca değerlendirme konusu yapılmıştır.
Mesleki Sorumluluk– Birçok meslek dalına ilişkin olarak düzenlenen poliçe türü olmakla beraber ülke genelinde en yaygın olarak Avukat, YMM / SMMM ve Hekimler için düzenlenmektedir. 2022 yılı içerisinde ise; en yüksek risk grubu içerisinde Yeminli Mali Müşavirler ile Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin olduğu düşünülmektedir. Şöyle ki;
-2021 yılı içerisinde Türkiye tarihinin en büyük af kanunu kabul edilerek yürürlüğe alınmış ve tüm mükelleflerden bu af kapsamından faydalanması çağrısı yapılmıştır. Af kapsamında stok, kasa afları bulunduğu gibi, adına düzenlenmiş cezalar ile vergi asılları kapsama dahil edilmiştir.
-Gerçekleşen af kapsamı sonrasında mükellefler 2020 yılı ve öncesi için başvuru yaparak olası incelemeleri bertaraf etmiştir.
-Ancak, 2021 ve 2022 yılları için kanun koyucu tarafından inceleme yapma yetkisi bulunmaktadır. Olası bir inceleme sonrasında tespit edilecek usulsüz işlemler nedeniyle mükelleflerin cezai yaptırım ile karşı karşıya kalacağı ve dolaylı olarak meslek mensuplarının mükellef adına düzenlenen cezalarda sorumluluklarının doğabileceği anlaşılmıştır.
-Yapılacak tüm inceleme ve denetimler doğrudan Yeminli Mali Müşavirler ile Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin Mesleki Sorumluluk Poliçelerinin konusudur. (Meslek kanunundaki hükümler çerçevesinde)
2023 yılı içerisinde kanun koyucu tarafından etkin olarak kullanılacak denetim ve inceleme mekanizması nedeniyle Mesleki Sorumluluk poliçelerine olan taleplerin artacağı ön görülmektedir. (2023 seçimleri için olası bir af kanunu kabul edilmediği sürece) Birçok alanda var olan sorumluluk poliçe ve klozlarında ise 2022 yılı ve öncesindeki etkinliğin devam edeceği, sorumluluk risklerinde ön plana YMM/SMMM Mesleki Sorumluluk Sigortalarının çıkacağı düşünülmektedir.
Mesleki Sorumluluk hasarlarında; YMM, SMMM ve Avukatlar ile görüşmekteyiz. Bahse konu meslek gruplarının üst düzey hukuk ve kanun bilgisi nedeniyle hangi hasarın ne şekilde ve nasıl sorumlulukları kapsamında olduklarını yorumlamaları çok karşılaştığımız bir durumdur. Sorumluluk hasarlarında da FRAUD durumu söz konusudur. İleri düzeydeki hukuk ve kanun bilgisi nedeniyle sorumlulukları kapsamında olmayan olayların dahi sorumlulukları kapsamında olduğu gösterilme çabası ile karşı karşıyayız. Sigortalının yüksek hukuk / kanun bilgisi mükelleflerini yönlendirmelerine neden olmaktadır. Bunu önlemek adına alanında uzman YMM, SMMM ve Hukukçular ile çalışılarak süreç yönetimi tamamlanmakta ve sorumluluk tespiti yapılmaktadır.
Ürün Sorumluluk– İşletme ve ürün sorumluluk sigortası esas olarak sağladığı güvence, işletme olarak üretilen ve kullanıcıya sunulan ürünlerin kullanımı sırasında üçüncü kişilerin bedensel ya da maddi olarak bir zarar görmeleri durumunda ortaya çıkmaktadır. Bahse konu ürün nedeniyle üçüncü kişiler birçok şekilde hasar görme durumu ile karşı karşıya kalmaktadır. 2023 yılı sonrasında birçok ülkede olduğu gibi birçok şirkette de maliyet yönetimi ve gider kısıtlamalarının ön plana çıkacak olması nedeniyle üretilen ürünlerin kalitesinde eksiklikler olacaktır, risk artmıştır. Bu nedenle üretime konu ürünler için üçüncü şahısların uğrayacağı olası zararlar poliçe kapsamına konu edilmek istenecektir.
Yönetici Sorumluluk– Bir şirketin yönetim kurulu üyelerini, yöneticilerini ve müdürlerini, görevlerini yerine getirirken yaptıkları hatalar ve ihmaller nedeniyle oluşan zararlara karşı korumaktadır. Yapılan hata sonucu oluşan zarar, sigortalının şahsi varlıklarından değil poliçenin teminatı içerisinden karşılandığı için karar yetkisine sahip olan yöneticileri güvence altına almaktadır. Poliçeye konu bir olayda gerçekleşen zararın yöneticinin mi sorumluluğunda mı yoksa sektörel ve finansal krizlerden mi kaynaklandığının tespiti amacıyla çalışma yöntem ve esaslarının geliştirilmesi gerekmektedir. Her sektör ve her talebe uygun yöntem belirlemek esastır.
Sorumluluk poliçeleri dikkate alındığında bahse konu 3 poliçenin hasar bakımından riskinin 2023 yılı ve devam eden yıllarda normal yıllara göre daha yüksek olduğu görüşündeyiz. Diğer sorumluluk poliçe ve klozlarında var olan risklerdeki artışın bahse konu poliçeler kadar olmadığı kanaatindeyiz. Bu poliçelerdeki hasar nedenlerinin ve teminat kapsamlarının net olarak ortaya koyulması aşamasında ise; çözüm ortakları ile değerlendirme yapılmasının taraflar açısından hak kaybına uğramaması için ne kadar önemli olduğunun farkındayız. Çalışmalarımız ve değerlendirmelerimiz bu yönde gelişim göstermektedir. Bu nedenle; mesleki sorumluluk poliçeleri için alanında uzman YMM, SMMM, Bağımsız Denetim şirketleri ile işbirliği yapılmaktadır. Ürün Sorumluluk poliçeleri için IGC Global Consulting firması altında yer alan bilirkişi ekibi ve uzman kadrosu ile işbirliği içerisinde hareket etmekteyiz. Yönetici sorumluluk poliçelerindeki hasarlar içinse Kurumsal Denetim Şirketleri ile İç Denetim konusunda uzman denetçiler ile koordineli çalışmaktayız.
FİNANSAL RİSKLER
2023 yılında adından en çok söz ettirecek alanların başında finansal risklerin geleceğini düşünmekteyiz. Dünya genelinde Finansal Riskler belirgin artış göstermektedir. Kar kaybı, emniyeti suiistimal, ticari alacak, siber risk poliçeleri kapsamında birçok hasarın değerlendirme konusu yapılacağı ön görülmektedir. Finansal riskler başlık altında inceleme konusu yapılmıştır.
Kar Kaybı ve Artan Maliyet– Yangın ve Mühendislik risklerine bağlı olarak ön plana çıkan kar kaybı poliçelerine konu hasarların incelenmesi aşamasında dikkate alınacak bir çok kriter bulunmaktadır.
– Makul Durma Gün Süresi Tespiti
– Mali/Finansal Tabloların Değerlendirilmesi
– Sigortalının Faaliyet Konusuna Göre Hasar Tespit Yönteminin Belirlenmesi
– Reel Kar/Zarar Durumunun Tespiti
– Müşteri Pazar Yapısı ve Pazar Payı
– Alternatif Üretim ve Temin Yöntemleri (Artan Maliyet)
– Poliçe Teminat ve Hesaplama Yönteminin Belirlenmesi
– Hasar Hesaplaması
Bahse konu kriterler işletmenin faaliyet konusu ve muhasebe sistemindeki duruma göre değişkenlik gösterebilmektedir. Yöntem ve kriterlerin belirlenmesi akabinde hesaplamanın reel piyasa koşullarına göre de yapılması gerekliliktir. Kar kaybı ve artan maliyet hasar tespiti dinamik bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, tespit aşamasında geleceği tahmin ederek değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bu nedenle mali/finansal tablolar iyi analiz edilmeli, reel giderlerin doğruluğu teyit edilmeli, ciro tutarındaki artış/azalışların nedenlerinin tespiti ile müşterinin sözleşmesel ilişkileri de esas alınarak gerçekleşmesi en yakın tutarların tespiti hedeflenmektedir.
Poliçe tanzimi aşamasında ise; sigorta bedelinin belirlenmesi, teminat kapsamının net olarak belirlenmesi önemli kriterlerdir. Teminat bedelinin belirlenmesi aşamasında mutlak suretle tamamlanmış bir önceki yılın beyannameleri esas alınmalı ve inceleme konusu yapılmalıdır. Ayrıca takip eden yılda işletmenin ön gördüğü büyüme tahminleri ve kapasite artışları da sigorta bedelinin belirlenmesin de dikkate alınması gerekmektedir.
Kar Kaybı ve İş Durması taleplerinin doğru yorumlanamadığı, hatalı hesaplama yapılarak sigortacılar için tazminat yükünün belirgin şekilde artırıldığı tespit edilmiştir.
2022 yılı boyunca Makul Durma Süresi kavramı üzerinde durulmuştur. Özellikle maliyetlerin artarak devam edeceği öngörülen 2023 yılı için poliçelerde bu kavramın tanımlanması ve finansal zararlar için dikkate alınması önem arz edecektir.
Kar marjlarının hesaplanmasında farklı uygulamalar dikkat çekmektedir. Sektörde kesin bir uygulama birliği söz konusu değildir. Muhasebe tekniği açısından ve sigorta tekniği açısından kar marjlarının hesaplanması farklılık göstermektedir. Poliçede yer alan açıklamalar dikkate alınmalıdır. Uygulama birliği önem arz edecektir.
Emniyeti Suiistimal– Sigorta edilen şirkete bağlı kişilerin hile, dolandırıcılık, zimmete para geçirme gibi eylemleri nedeniyle, sigortalının zarar görmesine karşı teminat sağlanmaktadır. Özellikle 2021 yılı içerisinde Dünya genelinde oluşan fiyat artışları ve arz/talep dengesizliği nedeniyle kişilerin alım gücündeki düşüşlerin emniyeti suiistimal hadiselerinin artışına neden olacağı düşündeşindeyiz. 2021 yılı öncesine kadar yılda 1-2 emniyeti suiistimal dosya ihbarı gelmekteyken sadece 2021 yılı içerisinde tarafımıza atanan ihbar sayısı 5 adet olmuş ve 2022 yılında tarafımıza atanan ihbar sayısı 25 olarak kayıtlarımızda yer almaktadır. Bu oranın 2023 yılında da artarak devam edeceği mevcut ekonomik koşullar dikkate alındığında rahatlıkla görülebilir pozisyondadır.
Emniyeti suiistimal teminatının verildiği poliçelerde sigortalının çalışan personel yapısının da risk kabul kriterlerine eklenmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir. (Personellerin ortalama çalışma süresinin risk kabul kriteri olarak esas alınması gibi.)
Ticari Alacak – Ticari borçların ödenmemesi riskine karşı şirketleri korumaktadır. Ticaret var olduğundan itibaren her dönem işletmelerin karşı karşıya olduğu risklerin başında gelmektedir. Ticari ilişki içinde bulunduğunuz firmalardan tahsil edilemeyen tutarlar işletmeler için en büyük risk unsurlarının başında gelmektedir. Enflasyon ve döviz kurundaki aşırı dalgalanma nedeniyle işletmeler ödeme güçlüğü ile karşı karşıyadır. 2023 yılı ve sonrasında işletmelerin karşı karşıya kalacağı risklerin başında gelmektedir.
Poliçe tanzimi aşamasında sigortalanacak faturaların hangi firmalara ait olduğu ve ödeme güçlüğü içerisinde olup olmadığının tespiti ve risk kabul kriterleri önemlidir. Teminat sağlanan faturanın taraflarının analiz edilmesi ve mali yapısının irdelenmesi mutlak kriterdir.
Siber Risk – Siber güvenlik riski nedeniyle oluşacak veri koruma hasarları, iş durmasından kaynaklanan zararları, kamu otoritesine karşı yapılan savunmalar ve para cezaları, siber fidye hasarları ile bilgi güvenliği ve gizlilik sorumluluğu ve veri ihlali masrafları poliçedeki koşullar ve istisnalar çerçevesinde teminat altına alınmakta, riskin en etkin olduğu alanlar/sektörler; savunma sanayi, bankacılık, bilişim/teknoloji ve ülke güvenliği olarak ön plana çıkmaktadır. Özellikle pandemi sonrasında küresel çapta artış gösteren siber tehditlere karşı yurtiçi ve yurtdışı piyasada faaliyet gösteren teknoloji ve güvenlik şirketleri ile yapılacak çalışmaların riski minimuma indirmek adına önemli etkisinin olacağı düşünülmektedir. Dünyada artan bilişim ve teknoloji kullanımı nedeniyle süregelen zamanda poliçeye varolan talep artış gösterecektir. Risk kabul kriterlerinin ve sigortalanabilirlik seviyesinin alanında uzman firmalar ile yapılacak çalışmalar ile belirlenmesinin mutlak gereklilik olduğu düşüncesindeyiz.
FRAUD
Sigorta sisteminin maruz kaldığı önemli risklerden biri de, dayandığı temel prensip olan güven ve iyi niyet ilkesini tehdit etmesi nedeniyle sigorta hileleridir. Her daim var olan risklerin başında gelmekte olup, tüm sigorta poliçelerine konu edilebileceği gibi özellikle YANGIN ve HIRSIZLIK hadiselerinde karşımıza sıklıkla çıkmaktadır. Başlıca, var olmayan bir kıymetin tanzimini talep etme ve / veya kendi kendine hadise yaratma olgusu ile karşılaşılmaktadır. Bu tür taleplerin tespiti üç başlık altında incelenmesi gerekmektedir.
1)Kök Neden Tespiti
2) Mali/Finansal Durum İncelemesi
3) Araştırma / Tahkikat Süreci
Bahse konu süreçleri ayrı ayrı değerlendirme konusu yaptığımızda bir hadisenin FRAUD olup/olmadığının tespiti yapılabilmektedir.
Kök Neden Tespiti; Gerçek hasar nedenin net olarak belirlenmesi, delillendirme yapılması, hukuki sürece hazırlık açısından önemlidir. Yapılacak kök neden tespitine bağlı olarak varsa rücu muhatabı net olarak belirlenmekte ve/veya hadisenin FRAUD olup/olmadığının tespiti yapılabilmektedir. Kök neden tespitlerinde kullanılan uzmanların görüşleri ve raporları doğrultusunda değerlendirme yapılmaktadır.
Mali/Finansal Durum İncelemesi; Bir işletmenin geçmişini görme ve geleceğini tahmin etme olanağını ortaya koymaktadır. Fraud tespitinde mutlak incelenmesi gereken belgelerdir. İşletmenin borç, alacak, stok durumu ile geçmiş yıllar itibariyle artan/azalan kar/zarar durumuna net olarak göstermektedir. Analiz edilme yöntem ve teknikleri ile işletmenin mali karnesini net olarak ortaya koymaktadır.
Ayrıca, işletme içerisinde hasar gördüğü ifade edilen kıymetlerin mali tablolarda varlığının teyit ve kontrol edildiği belgelerdir.
Araştırma / Tahkikat Süreci; Ekspertiz süreci esnasında hadisenin FRAUD olduğuna dair bulguların bulunması durumunda sigorta şirketlerine bilgi verilerek araştırma ve tahkikat yapılması istenmektedir. Bu süreç sonunda elde edilen bilgiler tarafımızca tespit edilen bilgiler ile karşılaştırılarak süreç sonuçlandırılmaktadır.
FRAUD HASARLAR için son 10 yıldır farklı çalışma konseptleri geliştirdik. Her olay kendisine özgün ihtiyaç yarattığından her olay için ayrı çalışma kurgusu, planı, ekibi ile çözüm odaklı faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Hukuk ile illiyet bağı oluşturmak ve delillendirme en önemli aşamasıdır. Uzmanlık bilgisi ile her olayın son bulacağı hukuki neticeyi inceleme sırasında bizzat tespit ettiğimizden hangi konularda ve hangi yöntemler ile kök neden tespiti yapılacağı, ne tür uzmanlığın öne çıkarılacağı gibi en değerli hususları bizzat koordine etmekteyiz. Değişen koşullar sürekli yenilenmeyi ve piyasaya uyum sağlamayı şart koşmaktadır. Yasaların, uygulamaların değişmesi veya sorunların değişmesi her zaman takip edilerek güncel bilgiyi korumayı gerektiriyor. Hukuk temelli çalışma anlayışımız somut ve doğru sonuçlar almamızım sağlıyor.
KDV
Hasar tespit süreci aşamasında sigortalılar ile karşı karşıya kalınan soruların başında gelmektedir. Tespit edilen hasar tutarına KDV dahil midir? KDV tutarı nasıl tahsil edilebilir? Katma Değer Vergisi Kanunu içerisinde zayi durumlarda uygulanacak işlemler açıkça belirtilmektedir. Değerlendirmeler KDV hariç yapılmakta olup, şayet sigortalı KDV talebinde bulunakta ise daha önceden indirim olarak kullanmış olduğu KDV tutarını devlete iade etmesi ve sonrasında hasarın KDV tutarını tahsil etmesi mümkündür. KDV konusunda poliçelere açıklama konulmasını değerli görüyoruz. Bu konuda talep edildiğinde sunabiliriz.
ENFLASYON
Pandemi süreci ile tüm dünyada artış gösteren enflasyon oranları nedeniyle süregelen zamanda dünya genelinde enflasyonist sistemin bir süre hüküm süreceği açık olduğunu ifade etmiş ve bu durum gerçekleşmiştir. 2023 yılında ise var olan enflasyonun etkilerini azaltma çalışmaları yapılacaktır. Dünyanın önde gelen ülkelerinin rekor enflasyon açıkladığı dönemler içerisinde tanzim edilen poliçelerdeki enflasyon oranlarının yükseltilmesinin olası hak kayıplarının önüne geçilmesi açısından değerli olacağı kanaatindeyiz.
Dinamik süreç yönetiminde geçildiğinden süreli enflasyon hesaplamak olanaklı görünmediğinden TÜİK verileri temelde en düşük referans değerlerdir. Daha gerçekçi enflasyon hesaplamaları yapılmasını önermekle beraber Eksik Sigorta konulu gerçekçi bir wording veya kabul politikası öneririz.
DÖVİZ
Ülkedeki dalgalı döviz kuru nedeniyle yurtdışı ile iş yapan işletmelerin mutlak suretle dövizli poliçe satın alması gerekmektedir. (2022 yılı içerisinde her ne kadar stabil tutulmaya çalışılsa da seçim sonrası dönem için öngörülebilir bir durum söz konusu değildir.) Dövizli poliçe satın alan şirketlerin dalgalı döviz kuru nedeniyle herhangi zararının olmayacağı açıktır. Ancak, yurtdışı ile etkin çalışan şirketlerin yerel para cinsinden poliçe satın aldığı durumlarda döviz karşısında olumsuz olarak etkilenmesi riski oldukça yüksektir.
Döviz açısından en önemli hususların başında ise dövizli poliçelerdeki hasar ödeme klozudur. Döviz ile yapılacak hasar ödemeleri ve/veya ödeme tarihindeki döviz kuru ile yapılacak ödemelerin sigorta şirketleri açısından belirsizlik yarattığı düşünülmektedir.
Sonuç olarak ( Finansal Riskler Departmanı olarak ) ; sürecin yönetimi aşamasında ana hedefimiz yanlış uygulama ve doğru olmayan taleplerin önüne geçerek hakkaniyet ilkesi içerisinde hasarın sonuçlandırılmasıdır. Bu konuda etkin olmamız için kendi uzman kadromuz dışında;
– Üyesi de olduğumuz meslek odaları (Mali Müşavir, Mühendis odaları)
– Etkin veri kullanımı sağladığımız Danıştay ve Yargıtay Mahkeme Karar kaynakları,
– Üniversiteler ve Teknokentleri,
– Gelir İdaresi Başkanlığı,
– Mesleki bilgiye sahip güvenilir internet ve araştırma sitesi üyelikleri,
kullanılarak tespit ve yöntem çeşitliliğimizi sürekli artırarak geliştirmekteyiz.
30 yıllık sektör tecrübemiz hukuki süreçlerin kazanılmasında en kritik konunun KÖK NEDEN ANALİZİ olduğunu göstermektedir. Dijital yolsuzluklar ile birlikte Finansal ve Sorumluluk risklerinin artması olayların nedeninin ortaya koyulmasını da zorlaştırmaktadır. Sorumluluk ve finans sigortaları için de mal mülk sigortalarında olduğu gibi KÖK NEDEN ANALİZİ en önemli aşamayı oluşturmaktadır.
YANGIN SİGORTALARINDA RİSK VE HASAR YÖNETİMİNE MAKRO BAKIŞ
• Sektör risk analizi yapmamakta ve yapamamaktadır. Dişlediğinde ve istediğinde yapabileceği asli unsuru yok saymaktadır. 2022 yılı sektör zararın en önemli sebeplerinden birisidir. Risk analizini ortadan kaldıran unsur Satış ve Rekabettir. Bilimden uzaklaştıkça maliyetin arttığı yıllardır denenmekte ancak gereğinin Risk Mühendisliği bakımından sağlanmadığı gerçeği ortadadır. Yangın riskleri için 2023 yılı en önemli çalışma alanlarından birisi olarak dikkat çekmektedir. Riskin mutlak gerçekleşeceği bilindiği halde rekabet uğruna sigorta sözleşmesi düzenlendiği bir yıl yaşandı. Risk skoru her ne olur ise olsun teminat sağlanan 2022 yılı, 2023 yılında yerini bilimsel çalışmalara terk edecektir. Risk analiz ve yönetiminde Yapay Zeka ve Dijital Dönüşüm en etkili çözüm önerisidir. Varlığı Risk Yönetimi olan sigorta sektörü kendi riskini YÖNNETMEMEKTEDİR. Satış her şeyin önüne geçerek sigorta sektörünü temelden yaralamıştır. Risk yönetimi olmadan kar etmek, iş sürekliliği ve kalıcı sistemlere sahip olmak olanaklı olmayacaktır.
• Sigortalıların risk yönetim kültürü sigortacılardan gelmiş durumdadır. Riskin kesinleşeceğini bilen her adayın ilk tercihi riski önlemek ve yönetmek değildir. Riskin varlığını kesinleştiren her aday eylem olarak sigorta sözleşmesi satın almaktadır. 2022 yılımda gerçekleşen yangınların hemen hemen tamamı ön görülebilir durumdadır. 2023 yılı RİSK ANALİZ YILIDIR.
• 2022 Yılı Yangın sayısında ciddi bir artışın gerçekleştiği yıl olmuştur. Yangınların birçoğu çok ciddi tazminat yükü oluşturmuştur. Bu durumun sebepleri incelendiğinde doküman içerisinde bahsedildiği gibi ekonomik dar boğazın oluşturduğu riskler, tedarik zincirinin kırılması, pandemi sonrası yoğun iş temposu ile geri dönüş ile artan maliyetlerin engel olduğu risk yönetimidir. Çoğu yangın olayının gerçekleştikten sonra ortak özelliğinin Kök Nedenin incelenmemesi, kusur yaratan unsurların değerlendirilmemesi, yangın sebebinin sadece olay yerinde aranması, geçmiş döneme ilişkin dokümanların ve durumun incelenememesi sebebiyle ortaya çıkan sebebi belirsiz yüksek tazminat yükü yaratan olaylar oldukları tespit edilmiştir. Bu durumun 2023 yılında da artarak devam edebileceği ön görülmektedir. Çözüm önerimiz Risk Analizi kavramı yerine Hasar Önleme ve Hasar Önleme Teknolojileri kavramlarının sahada uygulanması, bilgi edinme formlarının düzenlenmesi, poliçelerde riskin yönetimine ilişkin daha somut şartların yer alması ve hasar ne olursa olsun Kök Sebep ve Yakın Sebep Analizlerinin yapılmasıdır.
• Yangının neden ortaya çıktığının yanı sıra yangın karakteristiği ve yangının yayılması, yangının ortaya çıkma ihtimalinin azaltılmasına alınan önlemler, hasar önleme ve risk analizi çalışmaları da hasar dosya sürecinin yönetilmesi için gereklidir.
• Alevli yangın rizikosunda olduğu gibi katastrofik riskler de 2022 yılı içerisinde ciddi hasar frekansı ve tazminat yükü yaratmıştır. Bu durumun 2023 yılı için artarak devam edebileceği ön görülmektedir. 2023 yılı için Şehir Selleri, Kar Ağırlığı, Deprem, Fırtına gibi kümül hasar yaratan rizikoların artarak devam edeceği bir yıl olarak dikkate alınabilir. Ancak bu rizikoların yönetimi Hasar Önleme, Kök Sebep Tespiti ve Rücu Çalışmaları ile mümkün olacaktır. Sigortacıların daha fazla teknik detayı incelemesi, her olay sonrası hukuki sürece dosya hazırlaması önerilmektedir. Bu gerekliliğin sağlanması ise hukuk departmanlarının hasar departmanları ve hasar yöneticileri ile daha fazla temasta kalmasından geçmektedir.
• Değişen küresel iklim koşulları ve küresel ısınma etkisiyle her geçen gün meteorolojik ve jeolojik doğal afet sayıları artmaktadır. 1993 yılında yürürlüğe giren Yangın Sigortası Genel şartları değişen koşullara ve teknolojik gelişmelere karşı adaptasyon sağlamadığından mevcut durumda yetersiz kalmaktadır. Söz konusu yetersizlikler nedeniyle gerçekleşen rizikolarda öncelikle riskin nitelikli değerlendirilmesini elzem hale getirmektedir. Bu sebeple yetersiz yangın sigortası genel şartlarının salt olarak doğru kabul edilmesi ve hasar yönetim sürecinin bu doğrultuda sürdürülmesi haksız tazminatların doğmasına yol açmaktadır.
• Küresel ısınma iklim değişikliği ile fırtına değerlerini değiştirmiştir. Fırtına tanımında 7 bofor üzeri şiddet tanımlaması artık kullanılmamalı. Poliçelere Fırtına Riski İçin skala oluşturarak 8 ila 9 bofor arasındaki hava muhalefetinde Koasürans / Muafiyet Uygulamasına geçilmelidir. (Örneğin: Şiddet / Muafiyet Oranlı, 8-9 Bofor arası %80 – %20 koasürans sigorta Bedelinden %10, 10 ve üzeri muafiyetsiz gibi) ABD başta olmak üzere dünya genelinde fırtına tanımı 9 bofordur. Türkiye pazarında ayıplı yapılar sebebiyle 7 bofor bile olmadan hasar ortaya çıkmaktadır. Bu düzenleme hukuk ve genel şart gözetilerek yapılandırılmalı. Ayrıca Türkiye rüzgâr atlası var. Bölgesel değerlendirme otorizasyona eklenebilir.
• Yangın Sigortası Genel Şartlarında sel ve su baskını rizikosu için şiddet / miktar / frekans gibi herhangi bir sınırlayıcı koşul belirtilmemektedir. Basit tanımlamalarla mühendislik disiplininde inceleme konusu yapılan sel tanımı sağlanmaktadır. Bu durum mühendislik yapılarında hata içerse de her yağışta oluşan su birikintilerinin sel olarak tanımlanmasını sağlamaktadır. Tüm bunların yanı sıra değişen iklim koşullarına karşı sigortacılık tarafında risk kabul kriterlerinde de herhangi bir değişikliğe gidilmemektedir. Mühendislik poliçelerinde debi şartı ve geçmiş yıl verileri esas alınırken mühendislik yapısının tamamlanmış halinde bu verilerin dikkate alınmıyor olması her yağışın sel olarak tanımlanmasına neden olmaktadır. Basit tabirlerle oluşturulan sel tanımı “doğal afet” olarak değerlendirilmekte ve aslında rücu doğuran tüm hususlarda incelenmemektedir. Ekibimiz ile son 10 yıldır tüm şehir selleri için; tasarım kriterleri, şehir planlaması ve ilgili kanunlar değerlendirilerek rücu olanakları tespit edilmekte ve tarafımızca yapılan rücu çalışmalarında hukuki süreçlerin tamamında olumlu sonuç alınmıştır.
• Dünya’da önemli fay hatları üzerinde bulunan ve doğrudan deprem kuşağı içerisinde yer alan ülkemiz için deprem rizikosu incelenirken mühendislik disiplinlerinden faydalanılmadan yapılacak değerlendirmeler hatalı tazminat yükü doğurmaktadır. Ülkemizde yapı stoğu eski, deprem yönetmelikleri ise gençtir. Bu durum mevcut yapıların çok büyük bir bölümünün mevcut yönetmeliklere uygun olmadığı sonucunu doğurmaktadır. Genel şartların günümüz şartlarını karşılamaması ise; yönetmeliklere uygun olmayan, kentsel dönüşüm kapsamında yıkılması / güçlendirilmesi gereken yapılar için depreme karşı teminat sağlanmasına yol açmaktadır. Bu minvalde genel şartlara aykırı olmamak kaydı ile deprem riskine karşı teminat sağlanırken yazılacak özel notlar ile yapının yetersizliği, mevcut yönetmeliklere uygunsuzluğu sebebiyle alınacak yıkım kararlarının deprem rizikosu kapsamında değerlendirilmesinin önüne geçilebilecektir.
MÜHENDİSLİK SİGORTALARINDA RİSK VE HASAR YÖNETİMİNE MAKRO BAKIŞ
2022 yılında İnşaat / Montaj işlerinde hırsızlık riskinin arttığını gözlemledik. 2023 yılında da ekonomik olarak iyileşme beklenmemesi ve enflasyonist ortamın yukarı yönde hareketi nedeniyle hırsızlık riskine bağlı hasar sayısında azalma beklenmemektedir.
Artan maliyetler 2022 yılında resmi kurumların 3 kez fiyat güncellemesi yapmasına neden olmuştur. Bu durum 2023 yılında da devam edeceğinden gün değeri / sigorta bedeli takibinin doğru yapılması, özellikle eksik sigorta durumu açısından her türlü artış bildirim zamanı önem arz etmektedir.
İdarenin işveren olduğu yapım işlerinde fiyat farkı çarpan hesaplaması reel enflasyonun altında kalmaktadır. Sürece yayıldığında farklılık oldukça artmakta, hasar anında tazminat hesabında gerçek bedel ile sözleşme bedeli arasında ciddi maliyet farklılığı doğmaktadır. Sigorta poliçelerinin yapım aşamasında gün değerinin ve hasar hesaplanma yöntemlerine etkisinin poliçeye derç edilmesinin gelecekte doğacak olası uyuşmazlıkların önüne geçeceği öngörülmektedir.
Yüksek enflasyon ve fiyat farkı çarpan hesaplamasının enflasyon verilerini yansıtmaması sebebiyle yapım işlerinde müteahhit gerçek maliyetin altında yapımı gerçekleştirmek zorunda kaldığından; çoğu yapım işi hem gerçek bedel / sözleşmesel bedel farkı hem de ödenek yetersizliği nedeniyle planlanan zamanda tamamlanamamaktadır. Özellikle katastrofik risklerin tekrarlama periyotları dikkate alındığında uzayan yapım işlerinde riskin gerçekleşme olasılığı oldukça artmaktadır. Planlanan tamamlanma ve gecikmelere ilişkin takibin düzenli yapılarak iş planı açısından poliçe özel notlarının geliştirilmesi, tamamlanamayan ikmal işlerine teminat verme aşamasında tekrarlayan risk analizlerinin yapılmasının sağlıklı bir süreç yönetimi sağlayacağı öngörülmektedir.
İnşaat ve montaj poliçelerinde çeşitli riskler için teminat geçerliliğine dair ön şart olarak belirtilen koşulların fiili durum ile uyumunun bir hasar olmasa bile kontrolü durumunda poliçenin daha efektif ve kullanışlı bir hale geleceği düşünülmektedir.
Exchange Uygulaması; Başta tıbbi cihazlar olmak üzere birçok farklı sektörde kullanılan özellikli cihaz ve makinaların arızaları için üreticinin veya incelemeyi yapan servisin, kısmi onarıma yönelik parça tedariği sağlanamaması gerekçesiyle ünitelerin komple değişimi yoluna gittiği bilinmektedir. Eski ünitenin üretici ya da servis tarafından iade alınması ile, makine ve cihazlara arızalı olan ünite yerine ‘’refurbished’’ veya ‘’exchange’’ adı altında daha önce yenilenen veya kısmi onarım yapılan, hatta bazen imal tarihi sistemin kendisinden daha eski olan ünitelerin takılması gibi durumlar ile karşılaşılmaktadır. Bu nedenle, kısmi onarım imkanı bulunmayan bir ünite için exchange indirimi ile ünitenin komple değişimi yoluna gidilmesi halinde cihaza / makineye takılan ünitenin sıfır / hiç kullanılmamış bir ünite mi yoksa daha önce işlem görmüş bir ünite mi olduğunun ekspertiz sırasında belirlenmesi, devam eden süreçlerdeki arıza riskinin veya gerçekleşmesi halinde hasar durumunun değerlendirilmesi için önem taşımaktadır.
Bir diğer konu, exchange kapsamında iadesi yapılan ünitelerde demontaj ve parça bazında incelenme imkanı bulunamamasıdır. Bu durumda, kök neden tespiti için sistemin kendi scada sistemi üzerindeki verilerin tespit ve değerlendirmesi önem kazanmaktadır.
Özellikle MR, bilgisayarlı tomografi vb. yüksek maliyetli medikal cihazlar, analiz ve ölçüm sistemleri, kojenerasyon ve jeneratör sistemleri gibi, hastane, savunma sanayi, oteller vb. farklı iştigal konusuna sahip işletmelerde yaygın olarak kullanılan cihaz ve makinelere ilişkin farklı hasar dosyaları için yaptığımız incelemeler sırasında gözlemlenen benzer sorunlara ilişkin bazı örnekler aşağıda bilgilerinize sunulmuştur:
• 2018 imal tarihli MR cihazının kullanımına başlandıktan kısa süre sonra arızalanan bir coil ünitesinin yerine, garanti kapsamında yapılan değişim sırasında 2016 imal tarihli bir ünitenin takılması ve sonradan takılan ünitede de kısa süre sonra benzer arıza şikayeti oluşmasına rağmen garanti süresinin dolduğu gerekçesi ile arıza sebebi konusunda herhangi bir fiziki inceleme yapılmadan ünitenin ücretli olarak değiştirilmesi ve sigorta poliçesinden talep edilmesi daha önce karşılaşılan bir durumdur.
• Türkiye’de yetkili satıcısı ve servisi bulunmasına rağmen yıllık kalibrasyonları bile ancak yurtdışına gönderilerek üretici fabrikasında yapılabilen analiz ve ölçüm cihazlarının arızalarında da hiçbir şekilde Türkiye’de fiziki inceleme yapılmaması, doğrudan üreticiye gönderilen cihazlar için arıza kök nedeninin ve arızalı / değişen parça bilgileri ile maliyet kırılımının temin edilememesi, arıza sebebinin ne olduğuna bakılmaksızın tüm giderlerin sigorta poliçesinden talep edilmesi, uygulamanın da yapılacak herhangi bir yurt içi inceleme (üniversite,labaratuvar dahil) Exchange indiriminin kaybolması şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
• Farklı marka fiber lazer kesim makinelerinde kullanılan aynı marka fiber modüller için, kullanıcıya makinenin satışı aşamasında bildirilen kullanım süresine ulaşmadan gelişen işlev kaybı şeklinde ortaya çıkan arızaların hiçbirisinde kök nedene ilişkin tespit yapılmayıp, Exchange indiriminden faydalanarak değişim yoluna gidilmesi, tedarik sürelerinin uzunluğu ve inceleme süresince yaşanacak iş kaybı gerekçe gösterilerek makine sahiplerinin servisler tarafından yapılan Exchange yönlendirmesine sıcak bakması maliyet yönetimini kısıtlayan unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı durum metal işlemede kullanılan çok sayıda tezgah tür ve markası için geçerlidir. Bu yöntemle değişen iş parçaları için temin edilen servis raporlarında arıza kök nedeni veya olası arıza nedeni gibi bulgulara da çoğu zaman yer verilmediği görülmektedir.
Makine Kırılması ve Elektronik Cihaz Sigortalarına konu özellikli sistemlerde ve spesifik arızalarda, ilk başta video ekspertiz ile sürece hız kazandırılma imkanı olsa da devamında fiziki inceleme ile tespit yapılması, yukarıda örneği verilen türde uygulamaların önüne geçilmesi, sigorta poliçesi kapsamında doğru bir değerlendirme yapılabilmesi için gerekli görülmektedir.
ENERJİ SANTRALLERİNDE RİSK VE HASAR YÖNETİMİNE MAKRO BAKIŞ
• Ülkemizde yapılan enerji yatırımları her geçen gün artış gösterdiğinden mühendislik branşının önemli bir parçası olan Enerji Sektörüne ayrı bir başlık açılması gerekmiştir.
• Son 30 yılda Türkiye’ de yenilenebilir enerji yatırımları hızla artmıştır. Ülkemizde öncelikli olarak Hidroelektrik Santraller (HES) ile başlayan bu süreç sırasıyla Jeotermal Enerji Santralleri(JES), Rüzgar Enerji Santralleri(RES), Güneş Enerji Santralleri (GES) ve şimdi de Biyo Enerji Santralleri (BES) nin kurulması ile devam etmektedir.
• Ülkemizde HES, JES, RES ve GES yatırımları belirli bir doyum noktasına ulaşmış durumdadır. Bu, yatırımların tamamlandığı anlamına gelmese de güncel koşullar için daha az sayıda yeni proje anlamına gelmektedir. Ancak son 3-4 yıllık süre içerisinde BES yatırım teşviklerinin ve yatırımlarının hızla arttığı ve bu sürecin halen devam ettiği görülmektedir.
• Santral tiplerine ve çalışma sürelerine göre risk unsurları değişiklik göstermektedir. Aşağıda bir enerji santrali için tehlike risklerinin zamana bağlı değişimi gösterilmektedir. Ayrıca ülkemizde güncel durum için genelleme yapılır ise santral tiplerinin bulundukları dönem de grafik üzerinde belirtilmiştir.
Teknik açıdan risklerin detaylı değerlendirildiği sunumlar talep edilmesi durumunda iletilebilir. Diğer taraftan web sitemizden ulaşabileceğiniz bültenler içerisinde de güncel bilgi bulunmaktadır.
Güncel Riskler:
• Tedarik zincirinin kırılması sebebiyle onarım süresi ve maliyetleri artmıştır, artmaya devam etmektedir.
• Artan bakım maliyetleri bakımsızlık problemlerine ve bu nedenle hasar frekansının artmasına sebep olmaktadır. Bakımsızlık sebebiyle oluşacak hasar frekansında artış öngörülebilir. Bakım maliyetlerinin poliçeye şarj edilme isteği yoğunlaşmıştır. Bakımın konusunu oluşturan mutad kullanıma bağlı zararlar poliçenin konusu değildir. Kök neden dikkatle incelenmelidir.
• Artan doğalgaz maliyetleri sebebiyle doğalgaz çevrim santralleri off konuma alınmıştır. Enerji ihtiyacı oluştuğunda santraller devreye alınmaktadır. Kapalı konumda olan santraller için risk değişmektedir. Bu durumun sigortalı firmalara bildirilmesi, beyan yükümlülüğü konusunda uyarı yapılması ve hasar durumunda detaylı inceleme yapılması önerilmektedir. Diğer taraftan yakın gelecekte Türkiye’ nin Doğalgaz geçiş merkezi olacağı ifade edilmektedir. Gelişmelerin yakından takip edilmesi, yıl içinde değişken durumlara göre stratejilerin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
• Rusya – Ukrayna savaşının neden olduğu dünya enerji krizi termik santrallere geri dönüş için etken olmaktadır. C sertifikası gibi validasyonlarda esneklik gösterilmektedir. Artan termik santral kapasitesi dikkate alınmalı, değişken durumun yarattığı riskler yönetilmelidir. Bu durumun yaratacağı çevresel riskler ve sorumluluk riskleri mutlak suretle detaylıca değerlendirilmelidir.
• Son 4 yıl içerisinde kurulan santrallerin sert kış koşulları ile henüz karşılaşmamış olması sebebiyle gizli ayıplar ortaya çıkmamıştır. İlk yoğun kış döneminde başta GES’ ler için kar yükü, RES’ ler için buz yükünün tetikleyeceği gizli ayıplar ortaya çıkabilir.
• Kalifiye personel eksikliği ve ekonomik koşullar sigortalıların enerji üretim iştahının artmasına ve bu nedenle risk almalarına neden olmaktadır. Kritik durumlarda enerji üretimini tercih eden sigortalılar hasar frekanslarının artmasına neden olmaktadır. Özellikle operatörlerin etkin olduğu BES(aşırı katı yakıt alımı vb.) ve HES’ ler(aşırı yağışlı dönemlerde geç su tahliyesi yapılması vb.) bu yönüyle yüksek risk taşımaktadır.
• Yeni kurulan santrallerde (özellikle RES’ ler için türbin üreticilerinin pazarda tek el olması sebebiyle sıklıkla karşılaşılmaktadır) garanti problemleri, finansal kayıplara garanti verilmemesi, bu nedenle artan onarım süreleri ve tazminat tutarları risk yaratmaktadır. Makul durma süreleri poliçe aşamasında belirlenmelidir. Ancak son dönemde RES işletmecileri bu durumu dikkate alarak emre amadelik süreleri belirlemekte ve garanti kapsamında olan hasarlarda bu sürelerin altında üretim yapılması durumunda üretici firmalardan finansal kayıplarını da tazmin edebilmektedir. Bu nedenle bir RES işletmesine teminat sağlanırken sigortalılar ile üretici firmalar arasındaki sözleşmelerin incelenmesi önem arz etmektedir.
• 10 yıl süre ile YEKDEM kapsamında olan santrallerin bu süreyi doldurduktan sonra enerji üretim maliyeti – gelir optimizasyonu bozulmaktadır. Bu nedenle maliyet yönetimine başlanılması, riskin artmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan kar kaybı hasar miktarları da azalmaktadır.
• Küresel iklim değişikliği sebebiyle ön görülemeyen katastrofik risk unsurları artmaktadır. Özellikle HES ‘ ler için beklenmedik yağış rejimleri ciddi hasarlara neden olabilmektedir. HES ‘ lere teminat verilmeden önce arazi koşulları, coğrafi şartlar ile plan ve projeler dikkatlice değerlendirilmelidir.
• HES’ ler için en belirgin maliyet sel hasarlarından sonra iletim kanalları boyunca meydana gelebilecek yer kayması hasarları sebebiyle oluşmaktadır. İletim kanalında meydana gelen bir hadise durumunda santralin enerji üretimi tamamen durmakta bu nedenle kar kaybı, iş durması hasarları belirgin bir maliyet oluşturmaktadır. Bu durum için teminatların sınırlandırılması, makul durma sürelerinin belirlenmesi, güncel özel şartların oluşturulması tavsiye edilmektedir.
• Döviz bazlı onarım maliyetlerinin belirgin olarak artması tazminat tutarlarının da belirgin artmasına neden olmuştur. PML senaryoları, hasar-prim dengesi mutlaka gözden geçirilmelidir.
• Artan maliyetler sebebiyle yeni yatırımlar için kalitesiz malzeme kullanımı risk oluşturmaktadır. Özellikle Çin menşeili 3. Sınıf kaliteye sahip makine elemanlarının kullanılması, santral tasarımlarının yapılması güvenlik zafiyeti oluşturmaktadır. Bu durum biyokütle tesislerinde bulunan akışkan yataklı kazanlar için belirgin bir risk unsuru yaratmaktadır.
• Bakım giderleri poliçeye şarj edilmek istenmektedir. Hasar yönetimi tüm santral tipleri için daha çok önem arz edecektir. Özellikle RES ve JES’ ler için bu durum önem arz etmektedir. Yüksek vibrasyonla çalışmaları ve sistemlerinde görece daha teknolojik elektromekanik ekipmanları barındırmaları bu durumda ana etkendir. HES’ ler için teknoloji standarttır ve onarım yöntemleri çeşitlidir. Ancak JES ve RES gibi daha kompleks mühendislik yapılarında bu durum üretici firmaya bağımlılık yarattığı gibi byüksek genel giderlerin poliçeye şarj edilmesi isteğini artırmaktadır.
• RES’ ler için yıldırım muafiyetleri gözden geçirilmelidir. Bilindiği üzere kanatlarda veya nacell çevresinde oluşan yıldırım hasarları hem fiziki hasar hem de kar kaybı için ciddi maliyetlerin oluşmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan geç müdahale koşulları maliyetleri artıran ana etkenlerdir. Bu durumu önlemek üzere poliçe şartlarının gözden geçirilmesi gerekmektedir.
• Revizyonlu T-G setlerin ülkemize “yeni” olarak getirilmesi ve kullanılması özellikle RES’ ler de karşılaşılan bir durumdur. Ülkemizde kurulu RES’ ler için hem ilk kurulum aşamasında hem de hasar durumunda revizyonlu nacell kullanımı riski artırmaktadır. Sözleşme mühendisliğinin en sıkı yapıldığı sektörlerden biri RES’ ler olup bu durumun teminat sağlanmadan önce incelenmesi önerilmektedir.
• JES – HES ‘ ler için belirgin bir eskime – yıpranma dönemine girilmiş durumdadır. Bu nedenle poliçe yaş sınırlamaları, muafiyet uygulamaları ile hasar durumunda kök neden tespiti önem kazanmıştır.
• BES’ lerde çevre izinlerinin alınmaması, açık alan depolama problemleri, kanun ve yönetmeliklere aykırı depolama faaliyetlerinin yapılması yangın ve sorumluluk riskleri açısından belirgin bir risk unsuru yaratmaktadır. BES’ ler için yangın / infilak güvenliği ise kapsamlı değerlendirilmesi gereken konular arasında yer almaktadır.
• Biyogaz tesislerinde kullanılan gaz motorları için üretici firmaların garanti koşulları değişkenlik göstermektedir. Kullanılan gazın içeriği sebebiyle(oksijen ve azot miktarları belirleyicidir) gaz motorları sık dur kalk şeklinde çalışmakta ve daha hızlı aşınma – yıpranma durumları ile karşılaşılmaktadır. Bir biyogaz tesisine teminat sağlanırken gaz analizleri, düzenli yağ analizleri, bakım periyotları, motorların dur-kalk ve çalışma süreleri incelenmeli, mutlaka poliçeye not edilmelidir.
• Arazi tipi GES’ ler için eskime – yıpranma riskleri başlamıştır. Poliçelerde özellikle bu durum dikkate alınarak inverter ve fotovoltaik paneller için özel amortisman notlarının bulunması, performans kaybının net olarak açıklanması önem arz edecektir.
• Çatı Tipi GES yatırımının artması ön görülmektedir. Çatı Tipi GES ‘ lerin yarattığı en büyük risk unsuru bina yapı özellikleri sebebiyle yangın ve taşıyıcı sistem üzerindeki plansız ekstra yükler olup endüstriyel tesislerin tamamen kaybedilmesi durumu ile karşılaşılabilmektedir. Bu nedenle YAPIŞIK RİSK – YAPIŞIK HASAR kavramının ön plana çıkacağı durumlar ile sıklıkla karşılaşılabilir. Özellikle yeni kurulumu yapılan çatı tipi GES’ lerin bulunduğu binalarda EPC firması ile sigortalı firma arasındaki sözleşmelerin incelenmesi, olası hasar durumunda sorumlu tarafların tespiti, kök neden analizi ve rücu analizi yapılması önem arz etmektedir.
• İşletmede olan GES’ ler için hırsızlık hasarları belirgin bir artış göstermektedir.
• Tüm santraller için tipi, çalışma süresi, teknolojisi fark etmeksizin hasar durumunda KÖK SEBEBİN TESPİTİ, RÜCU VE SORUMLULUK ANALİZLERİNİN YAPILMASI, HUKUK DEPARTMANLAI İLE EŞ ZAMANLI TAKİP SAĞLANMASI en önemli aşama olarak değerlendirilmektedir.
• Diğer taraftan RİSK ANALİZİ yaklaşımlarının değiştirilmesi, hasar durumunda BEYAN YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN kontrolü ve rücu – kusur analizlerinin yapılması için kapsamlı SORU FORMLARININ hazırlanması ile RİSK ÖNLEME RAPORLARININ hazırlanması önerilmektedir.
Güncel koşullar yakalanarak pazar belirleyicisi olunacak ise artan BES ve ÇATI TİPİ GES, yatırımlarının yakından takip edilmesi, özel poliçe wordingleri ve risk yönetim programlarının oluşturulması önerilmektedir. Ancak bu rapor içerisinde bahsedilen santral tiplerine göre tehlike riskleri açısından bulunduğu dönem itibariyle en yüksek risk oranına sahip enerji santralleri BES’lerdir.
Santral tipine göre teknik risk ve hasar analizlerine detaylı olarak yer verilen sunumlar iletilebilir. Makro değerlendirme raporunun dışında soru, görüş ve önerileri her aşamada tartışarak süreçleri genişletmek ve geliştirmek olanaklıdır.
NAKLİYAT SİGORTALARINDA RİSK VE HASAR YÖNETİMİNE MAKRO BAKIŞ
Lojistik sektöründe de her ne kadar uluslararası ticaret sekteye uğramış olsa da yerel ağda nakliye / sevkiyat işlemleri geçtiğimiz senelere göre çok daha aktifti. Hatta Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) verilerine göre mal ticareti son 5 yılın zirvesine çıkmıştır ve önümüzdeki belki de 50 yıl içinde teknoloji ile birlikte en fazla ilerleyecek sektörlerden birisinin de lojistik olacağı kesindir.
Geçtiğimiz 3 yıl boyunca artan müşteri talepleri ile birlikte, özellikle kapanma süreçlerinde gıda stoklaması yapıldığından, lojistik şirketleri hızlı aksiyon almak zorunda kalmıştır ve hızlı sevkiyat talepleri de beraberinde pek çok riski / hasarı getirmiştir.
2022 yılında Ekol Ekspertiz olarak incelenen Emtia Nakliyat ve Taşıyıcı Sorumluluk dosyalarının büyük oranı trafik kazası ve uygunsuz yükleme / istifleme / sabitleme kaynaklı gerçekleşen hasarlar olmuştur.
Hasar yönetimi esnasında sigortalıların poliçelerle verilen teminatlar konusunda bilgisiz olduğu anlaşılmaktadır. Acenteler, broker yetkilileri her hasarın ödenmesi hususunda ısrarcı olmakla birlikte ihtar, sovtaj, imha gibi olağan süreçlere zaman zaman engel olmaya çalıştıkları da tecrübe edilmiştir.
Her Emtia Nakliyat dosyasında sigortalı noter kanalından ihtar çekilmesi için yönlendirilmiş olsa da sigortalılar noter masrafından kaçındıklarından veya taşıyıcılarla olan ticari ilişkilerini zora sokmamak adına bu önemli noktayı es geçmektedirler. Sonuç itibari ile sigorta şirketlerinin Rücu Departmanları belge eksikliğinden zora girmektedirler.
Türk Ticaret Kanunu’nun Dördüncü Kitabı’nda Taşıma İşleri Birinci Kısım Genel Hükümleri başlığı altında;
“E) Zamanaşımı
Dördüncü Fıkra: Gönderen veya gönderilen, taşıyıcıya karşı olan haklarını, bir yıl içinde 18inci maddenin üçüncü fıkrasına uygun şekilde istemiş olmaları şartıyla, def’i olarak her zaman ileri sürebilirler.”
Türk Ticaret Kanunu’nda Madde 18 fıkra 3 aşağıdaki şekilde ifade etmektedir;
“Madde 18
Üçüncü Fıkra: Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.”
Güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ibaresinin ve e-posta yolu ile taşımacıya gönderilecek hasar bildiriminin geçerliliğinin avukatlarla beraber netleştirilmesi gerekmektedir.
Günümüzde sigortalıları hasar durumunda maliyet bakımından zora sokacak hususlardan birisi de navlun bedelleridir.
Navlun, İngilizce karşılığı “freight” olan terim, Türkçede “nakliye / taşıma bedeli” olarak açıklanabilir. Önceleri sadece deniz ve nehir yolu taşımacılığında kullanılan bu terim, dış ticaretin gelişmesi ve yaygınlaşması ile birlikte tüm taşıma alanlarında kullanılmaya başlanılmıştır.
Son yıllarda alınan bazı kararlar sebebiyle global dış ticaret bir dönem sekteye uğramış ve bu da ekonomik olarak tüm dünyayı etkilemiş durumdadır. Mevcut yakıt bedelleri, kısmı açılım ile birlikte gelen konteyner krizi gibi problemler de navlun ücretlerinde artışa neden olmuştur.
Ekonomik dar boğaz nakliye maliyetlerinde uzun süreli bir artışa neden olarak, halihazırda daha yüksek ücretler ve hammadde fiyatları ile karşı karşıya olan birçok işletme üzerinde baskı yaratmıştır. Bazı CEO’lar, 2023 yılına uzanan navlun maliyetlerinde artış beklediklerini söylüyorlar.
Hasar durumunda sigortalı katlandığı gümrük, antrepo, vb. gibi bedellerin dışında navlun bedellerinin de karşılanmasını talep edecektir. Navlun bedelini sigortalatmak bir seçenek olmakla beraber, poliçelerde var olan %10, %20 gibi artırımlı bedeller gelecekte uyuşmazlıklara yol açması beklenmektedir. Navlun bedellerinin tümünü teminata alacak bir notun poliçeye eklenmesi fark yaratacaktır.
Teknolojik gelişmelerle birlikte (yapay zeka, blockchain, big data, sürücüsüz araçlar) lojistik sektöründe de bu teknolojilerin sektöre ne gibi faydalar sağlayacağı tartışılmaktadır. Lojistik 4.0 konseptinin geliştirildiği bilinmektedir. Bu noktada; gelecekte lojistiğin daha bütüncül bir yaklaşımla ele alınacağı ve üreticiden tüketiciye kadar olan tüm sürecin dijital ortamda takip edileceği ve işlemlerin dijitalleşeceği; maliyetlerin düşeceği, şeffaf ve daha hesap verebilir ve güvenli, kayıt dışılığı önleyen bir modellemeye geçileceği konuşulmaktadır. Tüm bu gelişmeler lojistik sektörünün yapısını ve içeriğini değiştirecektir. 10 yıl sonrası olarak beklenen bu değişimle birlikte, fark yaratacak poliçeler planlanmalıdır.
EKOL EKSPERTİZ’İN 2023 YILI HAZIRLIKLARI
Son yıllarda sigorta sektörü için en kritik konular arasında yer aldığını düşündüğümüz Kök Sebep ve Yakın Sebep analizi konularında 2023 yılında da yoğun çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu kapsamda partnerimiz olan IGC Consulting firmasından konunun ihtisaslı uzmanları tarafından inceleme yapılması, kök sebebin tespiti, delillendirme, hukuk sürecine hazırlık gibi konularda yakın iş birliğimizi sürdürüyoruz. Önceliğimiz ve mottomuz “FORENSIC ve daha çok BİLİM” olacaktır.
Geleneksel Risk Analizi yaklaşımı yerine Risk ve Hasar Önleme kavramını benimseyerek Risk ve Hasar Önleme Teknolojilerinin sahada uygulanmasına katkı sağlıyor, dinamik risk analizi kavramını inceliyoruz.
IoT teknolojileri ve yapay zeka uygulamalarını 2022 yılında Insurtech ödülü alan Wise Eyes projemiz başta olmak üzere aktif kullanıyor, uzaktan ekspertiz çalışmalarında daha sağlıklı süreç yönetiminin gerekliliklerini sağlıyoruz. Sigorta sektörünü yakından ilgilendirecek olan yeni teknolojilerin sektöre kazandırılması amacıyla çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Sigorta Sektörü ile bilgi ve tecrübe paylaşımını artırmak üzere yeni yayınlar hazırlamaya devam ediyoruz.
Eğitim faaliyetlerinin bilimsel çalışma yöntemlerinin benimsenmesi üzere öneminin farkındayız. Bu kapsamda hem çeşitli üniversitelerde akademisyen olarak faaliyetlerimize devam ediyoruz hem de ekibimizde görev alan çalışma arkadaşlarımızın Sigortacılık ve Risk Yönetimi Yüksek Lisansını tamamlamasına öncülük ediyoruz. Tüm çalışanlarımızın Yüksek Lisans düzeyinde olmasını öncelik olarak görüyoruz. Eğitimin her aşamasında anlaşmalı kurum ve partnerimiz BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ’DİR. 2023 yılında sigorta sektöründe hep beraber çok daha fazla kaynak ve bilgi yaratma amacındayız.
2022 yılında yayınlanan İnşaat, İnşaat Sigortaları ve Hasar Uygulamaları kitabını Milli Reasürans TAŞ ın katkıları ile sektöre kazandırdık. 2023 yılında CMI Sigortaları ve Hasar Uygulamaları konulu yeni kitabımızın hazırlıklarını tamamlamayı planlıyoruz. HER YIL EN AZ BİR KİTAP sloganımız 5. Yılındadır.
Kitaplar dışında sektörün güncel sorun ve uygulamalarına ışık tutan BÜLTEN VE BİLİMSEL makalelerimiz kesintisiz yayınlanmaya devam edecektir.
Başta ODTÜ olmak üzere 4 ayrı üniversite ile iş birliğimiz devam etmekte olup yurt dışı akademik bağlantılar 2023 yılında hayta geçirilmektedir.
Küresel uygulamalar ve eğitim konusunda Türkiye pazarına yeni yetenek kazandırmak, bilgi ve iş birliği fırsatları taşımak için İngiltere Loyds ve Avrupa Reasürörleri ile iş birliğini artırmaya devam edeceğiz. Global departman çalışanlarımızın en az 6 ay yurt dışında aktif olması planlanmıştır.
Sigorta şirketleri ve reasürans şirketleri ile birlikte 2023 yılı öngörülerine ilişkin görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Bu kapsamda Türk Sigorta Sektörü için zorlu bir yıl olacağını öngördüğümüz, Fraud, İklim Krizi, Finansal Riskler ve Dijital Dönüşümün etken olacağı 2023 yılı için hazırlıklarımızı tamamlamış bulunmaktayız.
Birbirinden özel ve değerli iş arkadaşlarımız ile her konuda en iyi, iyi ve değerli sonuçlar için hazırız. Şirketimiz geçmiş yıllardan farklı olarak 2023 yılından itibaren yönetim ve gelişme değişimine öncelik verecektir. Y ve Z kuşağının bizi daha iyi bir geleceğe hazırlaması için tüm gereklilikleri sağlıyoruz. U/mutlarımız ve heyecanımız her zaman olduğundan daha fazladır.
Doküman içerisinde açıklanan öngörüler, Yangın, Mühendislik, Enerji, Finans ve Sorumluluk, Risk Analizi, Kök Neden departmanlarımızın yıl içerisinde edindikleri tecrübelere dayanarak bilgilerinize sunulmaktadır.