Taşkın Riskinin İncelenmesi, İnşaat All Risk Klozları’ na Göre Taşkın Riskinin Değerlendirilmesi
İklim değişikliği ve şehirleşmenin beraberinde getirdiği olumsuzluklardan olan kuraklık ve taşkın; su yönetiminin iki ana konusudur. Kuraklık yavaş seyreden ancak uzun vadede kalıcı hasara sebep olan bir afettir. Taşkın ise aniden meydana gelen, mevsime bağlı olmaksızın etkisi şiddetli olabilen, tarım ve yerleşim alanlarına zarar veren bir afet çeşididir. Taşkına karşı önlem alınabilmesi için havzada oluşabilecek maksimum taşkın debisinin bilinmesi hayati derecede önemlidir.
Sentetik, istatistiksel ve hidrolojik model yöntemi ile maksimum taşkın debileri bulunabilir. Klasik yöntemler olarak da adlandırılan, sentetik yöntemler ile havzanın fiziksel özelliklerine bağlı olarak maksimum taşkın debisini bulmak için çeşitli formüller geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Türkiye’de ve Dünya’da taşkın frekans analizine örnek birçok çalışma yapılmıştır. Hidrolojik model oluşturulması da yine maksimum taşkın debisi hesabında kullanılan ve bilgisayar programlarıyla desteklenen bir yöntemdir. Çok sayıda modelleme programı arasında bu çalışmada kullanılan MIKE programı da en yaygın olarak çeşitli çalışmalarda kullanılan bilgisayar programlarındandır.
Bu bülten kapsamında taşkının incelenmesi, taşkın debisinin tanımlanması, DSİ tarafından imalat türünde belirlenen Q debilerinin incelenmesi ve sigortacılık açısından inşaat all risk poliçelerinde yer alan klozun değerlendirilmesi gerçekleştirilmiştir.
TAŞKIN NEDİR?
Bir akarsuyun muhtelif nedenlerle yatağından taşarak, çevresindeki arazilere, yerleşim yerlerine, altyapı tesislerine ve canlılara zarar vermek suretiyle, etki bölgesinde normal sosyo – ekonomik faaliyeti kesintiye uğratacak ölçüde bir akış büyüklüğü oluşturması olayı şeklinde ifade edilmektedir.
Doğal felaketlerden olan taşkın ve sel, gerek dünyada gerekse ülkemizde çok büyük mal ve can kayıplarına sebep olmaktadır. Taşkınlar, daha çok vadi tabanlarında ve aşağı havzalarda meydana gelirler ve içerdiği katı materyal miktarı sellere oranla daha az olan yüksek su akışlarını ifade ederler.
Dünyanın birçok bölgesinde aşırı yöresel yağışlardan veya toplu kar erimelerinden sonra yaşanan akarsu taşkınları sel olayının en yaygın örneğidir. Sel / taşkın veya bu türdeki afetlerin oluşumunda insan aktiviteleri önemli paya sahiptir. Risk bulunan sahalarda önceden tedbir alınmaksızın süregelen kontrolsüz kentleşme faaliyetleri dünyanın her köşesinde taşkınların en önemli nedenidir.
Şekil 1 – 100 senelik taşkın akımından önce ve sonraki nehir kesit örneği
Mühendislik Açısından Taşkınların Önemi
- Taşkın Zararlarının Önlenmesi
- Akarsu havzasındaki veya yatağındaki erozyon ve aşınmalara neden olması
- Gelen suyun akarsu yatağının dışına çıkarak can ve mal kaybına neden olması
- Akarsuyun taşımış olduğu çökelti maddesinin nehir hızının azaldığı yerlerde çökelti ve sedimantasyon problemi doğurması
- Su Yapılarının Emniyete Alınması
- Akarsular üzerinde kurulması amaçlanan mühendislik yapılarını, olası en büyük akımların doğuracağı zararlara karşı korumaktadır. Bu nedenle depolamalı / depolamasız tesislerin yinelenme debiler ve proje giriş taşkın debisi hesaplanmalıdır.
Taşkının Sınıflandırılması
Türüne Göre;
- Nehir Taşkınları
A.1. Memba ve ani taşkınlar
a.1.1 Süzülme hızı düşük
a.1.2 Kısa sürede şiddetli yağışlar
a.1.3 Can kaybı çok
A.2. Mansap Taşkınları
a.2.1. Uzun süreli
a.2.2. Uzun süre zarfında yüksek yağış
B. Kıyı taşkınları (Okyanus, Deniz, Göl v.b.)
Taşkın Zararlarının Sektörel Bazda Sınıflandırılması
- Tarımsal ve hayvansal – %45
- Üstyapı ve altyapı – %32
- Taşınabilir mal ve araçlar – %7
- Diğer – %16
Sebeplerine Göre;
- Doğal etkenler [Arazinin fiziki yapısı, akarsuyun debisi]
- İnsan etkileri [Çarpık şehir yapılanması, ağaçların kesilmesi]
- Küresel ısınma
Taşkın Kontrolünde DSİ
Türkiye’de su kaynakları yönetimi konusu Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü faaliyetlerini kapsadığından su kaynaklarının havza ve ülke bazında yönetilmesinde koordinasyon görevli bu müdürlük tarafından üstlenilmektedir. DSİ yapım işleri şartnamelerinde, yerleşim yerlerinin büyüklüğüne göre akarsuyun 100, 500 ve 1000 yıllık taşkın tekrarlama akımları göz önünde bulundurulup yapılacak olan tesisler projelendirilir.
Örneğin ilgili dokümanda dolu savak tasarım debisi seçim kriterleri aşağıdaki gibi özetlenmiştir;
“
a. Dolgu barajlarda dolusavak muhtemel maksimum feyezan (MMF) kullanılarak kapaklı veya kapaksız bütün dolusavaklar için taşkın ötelemesi yapılarak tespit edilecektir.
b. Beton barajlarda (silindirle sıkıştırılmış beton barajlar dahil) rezervuar azami işletme seviyesinde iken, dolusavak kapasitesi 1000 yıl tekerrürlü feyezanın pik debisine eşit olarak seçilecek ve 10 000 yıl tekerrürlü feyezan debisine göre taşkın ötelemesi yapılacaktır. 10 000 yıllık feyezan veya muhtemel maksimum feyezan (MMF) vukuunda, mansap şartlarının uygun olması halinde ve baraj kreti üzerinden suyun aşmasının beton barajın emniyetini tehdit etmeyeceği durumunda baraj kreti üzerinden suyun aşmasına müsaade edilebilecektir.
“
İfadeleri yer almaktadır. Aynı dokümanda derivasyon tesisleri ve regülatörler içinde detaylı olarak tasarım debisi seçilim kriterleri aktarılmaktadır. Genel olarak Devlet Su İşleri Yapım Şartnamelerinde taşkın debisi için çevresel etkiler dikkate alınarak debi seçilim kriterleri belirlenmektedir. Ancak her ne şekilde olursa olsun büyük baraj yapıları için taşkın öteleme periyodu MMF yani Muhtemel Maksimum Feyezan debisi kullanılarak tasarlanmaktadır. Yerleşim alanı olmayan fakat tarım alanı olan yerler için ise 10 ve 50 senelik tekrarlama akımları dikkate alınmaktadır. Bu çalışmalar çerçevesinde, taşkınları önlemek maksadıyla taşkından koruma tesisleri inşa etmekte, dere yataklarında tanzim ve ıslah çalışmaları yapmaktadır.
Taşkın Koruma Yapıları
Tarım arazilerini veya yerleşim yerlerini ani taşkınlardan korumak için yapılan imalatlardır. Bunlara brit, duvar, sedde, mahmuz, derivasyon kanalı gibi yapılar örnek verilebilir.
Taşkınların Önlenmesi ve Azaltılması
Taşkın meydana getirdiği zararların önüne geçilmesi ve en aza indirilmesi için akarsu yataklarının planlaması ve yönetilmesi büyük bir önem arz etmektedir. Doğru arazi kullanımı, hidro-meteorolojik gözlemlerin istikrarlı hale getirilmesi, tahminlerin erken yapılması, erken uyarı sistemleri kurulması gibi çalışmalar riski minimize ederek can ve mal kayıplarının azaltılması hedeflenmelidir.
HAVZA NEDİR?
Üzerine düşen yağış sularını belirli bir akarsu kesitine gönderen ve komşu havzalardan, sırtlardan geçen topoğrafik sınırla ayrılan alan, hidrolojik bir ünite olarak tanımlanabilir. Kabaca özetlemek gerekirse birden fazla su akar kolunu barındıran, yağmur sularının toplanıp bu kollar ile nehir veya denizlere ulaştığı, içerisinde yaşam alanları da barındıran bölgesel oluşumlardır.
Havza Karakteristiğinin Değişimi
Havzalar tarihsel süreç boyunca yapısal olarak değişim içerisindedir. Bölgesel iklimin de bir döngüden ziyade sıcaklığın lineer artışı ile değişim karakterinde olduğu söylenebilir. İnsanların havzalara inşai yapılar yaparak değişime katkıda bulundukları da bir gerçektir. Yapısal değişimlere örnek olarak aşağıdaki uydu görüntüleri verilebilir. Görsellerde havza çıkışının 6 yıl içerisindeki değişimi görülmektedir. İnşai faaliyetlerin yapımı öncesinde kıyı taşkınlarının önüne geçilebilmesi adına revizyona uğrayan kıyı kesiti ve havza karakteristiği doğru veriler ile beslenen simulasyonlar ile modellenmeli ve buna uygun mühendislik uygulamaları ile desteklenmelidir.
Taşkın Kontrolünde Havza Karakteristiğinin Önemi
İnsanların havzalar içinde yapısal ve yaşamsal faaliyetlerini yıllar boyunca artırması ile havzanın topoğrafik yapısının değiştiği söylenebilir. Sel veya taşkın afetlerinin engellenmesi veya etkilerinin minimize edilmesi adına akar kesitlerinin periyodik olarak takip edilip ölçümlenmesi gereklidir. DSİ’ nin havza akarlarındaki taşkın koruma ve kontrolüne yönelik imalatları aşağıdaki verilerden yararlanarak yaptığı bilinmektedir.
- Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden temin edilen yıllık yağış ortalamaları ve maksimum yağışlar bilgisi
- Havza akarlarında kurulu / kurulacak AGİ’lerden (Akım Gözlem İstasyonu) temin edilen maksimum akış debisi
- Havza karakteristiği ve profili
- 10, 50, 100, 500 ve 1000 yıllık Q debi verileri
Projelendirme esnasında bu veriler ile HEC-RAS gibi modellemelerden yararlanılarak maksimum yağışlarda havzalarda bulunan akarsu veya dere kesitleri için hidrolik hesaplar yapılamaktadır. Hidrolik hesaplar ve simulasyonların tamamlanması akabinde kesitlendirme yapılması ile akar yatağına, memba veya mansabına ekonomik ve maksimum verim prensibiyle çeşitli sanat yapıları imal edilerek taşkın kontrolü sağlanmaktadır.
TAŞKIN HESAPLAMALARI
Hidroloji çalışmalarında temel olarak Sayısal Yükseklik Modeli, Meteoroloji Gözlem İstasyonu (MGİ) verileri, Akım Gözlem İstasyonu (AGİ) verileri, havzada bulunan rezervuarların özellikleri, havzadaki toprağın fiziksel parametreleri ve arazi örtüsü verileri gereklidir.
Taşkınlar değişik sürelerde ortaya çıkan doğal olaylar olması sebebi ile tasarımlarında mutlaka bir sürenin göz önünde tutulması gereklidir. Taşkına maruz kalması söz konusu olan yerlerin önemine, konumuna ve işlevine göre tasarım süresinin seçilmesinde yarar vardır. Mesela, şehir içi taşkın basmaları konusunda kanalizasyon alt yapısının durumuna göre 5 veya en fazla 25 yıl, yol inşaatı için 25 veya 50 yıl, tarım alanları için 50 veya 100 yıl, dolu savak hesaplamalarında 100 veya 250 yıl ve aşırı taşkın durumlarında 500 yıla varan süreler düşünülebilir.
Tasarım süresi, T, taşkın tasarım debisi QT ile doğru orantılıdır ama aralarındaki ilişki doğrusal (lineer) değildir. Bu sebeple dünyada taşkın debisi hesaplamalarında Snyder, Kirpich, Mockus, S.C.S, sentetik ve istatistiksel yöntemler kullanılmaktadır. Ülkemizde ise genellikle taşkın debi hesaplamaları sentetik yöntemler kullanılarak yapılmaktadır.
Sonuç olarak taşkın riski; havza karakteristikleri, yağış verileri ve diğer matematiksel veriler kullanılarak hesaplanabilir durumdadır. Hesaplanabilir risk için öngörülemez durumdan bahsetmek olanaksızdır. Sigortacılık açısından ise hesaplanabilir risk için hangi durumda, hangi önlem ve tedbirlerin alınacağı belirlenmelidir.
Etkileri bakımından büyük zararlara yol açan taşkın ve sel felaketleri için önleme adına veya bölgesel yağış etkilerinin önceden tespiti adına proje firmaları uygulama alanı geçmiş yıl verilerini dikkate almakta, yükleniciler yapım aşamasında bu verilere bağlı imalat güvenliğine yönelik tedbirler ile taşkın ve sel durumunda gerek imalat, gerekse işletme döneminde zarar görmemeyi, yapılan imalatların uzun süre sorunsuz kullanılabilmesini hedeflemektedir.
Bu nedenle bu türden imalat ve projelere sigorta poliçesi ile teminat sağlayan sigortacılar da işveren ve yükleniciler ile aynı amacı taşıyan aşağıdaki türden poliçe klozları ile teminatın koşul ve gereklerini poliçelerinde belirtmektedir.
KLOZ – 110: YAĞIŞ, SEL ve SEYLÂP RİSKLERİ İLE İLGİLİ GÜVENLİK ÖNLEMLERİNE AİT GARANTİ KLOZU’ NUN İRDELENMESİ ve YAPILACAK KIYASLAMALAR
İnşaat All Risk Sigortaları özel şartlarından olan Kloz – 110 hemen hemen tüm poliçelerde yer almaktadır. Sigorta şirketleri tarafından sınırlayıcı nitelikte (hasarın poliçe kapsamında değerlendirilebilmesi için özel şartta belirtilen koşulların oluşması veya sağlanmış olması) poliçeye eklenen özel şartın içeriği aşağıdaki gibidir.
“Bu kloz ile, poliçe şartlarında ve ekli zeyilnamelerde yer alan diğer hükümler aynen saklı kalmak şartıyla taraflar, sigortalı kıymetlerde, yağış, sel veya seylap sonucunda meydana gelecek kayıp ve zararların ancak, söz konusu projenin çizimi ve gerçekleştirilmesi sırasında gerekli emniyet önlemlerinin alınmış olması ön koşuluyla teminata dâhil olacağını kararlaştırmışlardır.
Gerekli emniyet önlemlerinden kasıt, plan ve proje hazırlığı safhasında yapılan hesaplamalarda ve projenin uygulanması sırasında, sigortalı inşaat alanıyla ilgili olarak ve tüm sigorta süresini kapsamak üzere, Q20, Q50 veya Q100 (poliçeye veya projeye göre değişiklik göstermektedir) yıllık bir dönüşüm süresini dikkate alacak şekilde meteorolojik verilerden ve istatistiklerden yararlanılmış olmasıdır.
İnşaat sahası içinde bulunan (ister kurumuş olsun, ister su taşısın) su yol ve yataklarındaki kum, ağaç gibi suyun akışını önleyecek engellerin, sigortalı tarafından hemen giderilmemesi sonucu meydana gelecek kayıp ve zararlar tazmin edilmeyecektir.”
İlgili klozda belirtilen sınırlayıcı faktörlerden birisi projelendirme safhası veya uygulama sırasında sigorta şirketi tarafından belirlenen dönüşüm süresinin dikkate alınmış olmasıdır. Buna göre, sigortalanan inşaat projesinin tasarımında 20, 50 veya 100 yıllık maksimum yağışların baz alınması ve proje kapsamındaki drenaja yönelik imalat kesitlerinin bu verilere dayanılarak uygulanması amaçlanmaktadır.
Sigortalı proje vadesi içerisinde meydana gelen bir sel – seylap veya taşkın hadisesi sonucunda sigortalının sigortacıdan talep ettiği zararın poliçede belirtilen kloz şartlarını sağlayıp / sağlamadığı aşağıdaki kıyaslama ile yapılmaktadır.
Öncelikle hadise tarihinde bölgede etkili olan yağışın geçmiş yıllar yağış verilerinin ortalaması üzerinde olması gerekmektedir. Aksi takdirde ortalama altında kalan maksimum günlük yağış miktarının sel veya taşkına sebebiyet vermesi ancak yeryüzüne düştüğü sürenin ön görülemez biçimde kısa olması ile gerçekleşebilir.
Örneğin projenin idame edildiği bölge bir akarsu üzerinde veya yakınında ise en yakın AGİ (Akım Gözlem İstasyonu) verileri hadise tarihinde bu AGİ’ den alınacak maksimum debi verisi hesaplarda önemli bir yer tutar. Şayet buradan alınan maksimum debi bilgisi, proje hesaplamalarında kullanılan maksimum debilerinden yüksek ise, hadisede sel veya taşkın yorumu yapmak daha olanaklı olacaktır. Gerekli incelemeler sonrasında hadisenin sel veya taşkın şeklinde tanımlanması akabinde kloz şartları inceleme konusu yapılmalıdır.
Kloz şartlarında sigortalı projedeki imalatların 20 yıllık dönüşüm süresini kapsayacak şekilde yapılması gerekliliği belirtilmiş olursa;
İlgili kıyasın yapılabilmesi adına, yani kaç yıllık bir dönüşüm süresinin dikkate alınıp alınmadığının tetkiki adına sigortalıdan projeye ilişkin hidrolik hesap raporu talep edilir. İbraz edilen raporun tetkikinde 20 veya daha fazla yıllık dönüşüm süresinin dikkate alındığı, imalatlarda bu duruma yönelik önlemlerin mevcut olduğu tespit edildiğinde sigortalının Kloz – 110 şartlarında belirtilen şartı sağlamış olduğu kabul edilir.
Şekil 6 – Hidrolik Hesap Rapor Örneği
Yukarıdaki raporda görüleceği üzere sigortalının proje öncesinde hidrolik hesapları yapmış veya idaresi DSİ’ den temin etmiş olduğu gözlemlenmektedir. Sigortalının ilgili köyde yapacağı imalatları Q100 ve Q500 maksimum debilerine göre kesitlendirildiği anlaşılmaktadır. Ancak bu durumun yerinde ve proje üzerinde de kesit üzerinden teyit edilmesi gereklidir.
Burada önemli olan bir diğer husus ise Kloz 110’un hangi durumlarda geçerli olacağının belirtilmemiş olmasıdır. Örneğin 50 yıllık dönüşüm süresi (Q50) maksimum debisine göre tasarlanan bir su yapısında tasarım kriteri olan Q50 taşkın debisi gereklilikleri ancak yapı tamamlandığında sağlanabilmektedir. Tamamlanmamış devam eden imalatlarda elbette yine bu verilere bağlı alınması gereken önlemlerin çoğu alınmış olsa da kalıcı yapı vasfı taşımayan güvenlik hedefli imalatlar genel olarak daha düşük taşkın debisiyle hasar görebilmektedir. Oysa tamamlanmış bir imalat bu verilerde yer alan tüm taşkınlara karşı koyabilecek niteliktedir.
Ayrıca tüm bu hususlar tasarım aşamasında belirlenerek projelendirme yapıldığı için Kloz 110’un poliçeleşme aşamasında kontrol edilmesi gerekmektedir. Örneğin 15 yıllık dönüşüm süresi (Q15) maksimum debisine göre tasarlanan bir yapıda tüm veriler tasarım ve proje aşamasında belirlendiği için proje bazlı all risk poliçesi düzenlemek ve bu poliçede Kloz 110’a yer verirken proje tasarım değerlerini dikkate almak poliçenin daha efektif kullanımı sağlayacaktır.
Poliçe ile muhtemel risklere teminat sağlanmadan önce risk analizi yapılarak tüm risklerin belirlenmesi ve bu doğrultuda poliçenin yapılması önem arz etmektedir. Bölgenin topografyası, havza özellikleri, AGİ ve MGM verileri dikkate alınmadan, tasarım debisi ve seçilim kriterleri incelenmeden tüm projeler için aynı kloz ve şartların sağlanmasının talep edilmesi; doğru ve gerçekçi bir yaklaşım değildir. Riskin önceden belirlenerek doğru poliçenin tanzimi önem taşımaktadır.
Küresel iklim değişikliği, kuraklık, ani ve yüksek yağışların gerçekleşmesi taşkın riskini artırmakta. Sigortacılık sektöründe ise dinamik süreç içinde değişen koşulların göz ardı edilmeden değerlendirmeye alınması gerekmektedir. Yurtdışı klozların ülkemizde uygulanabilirliği ve uygulama farklılıklarının yarattığı sonuçlar mutlaka sorgulanması gereken önemli hususlardandır.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Küresel ölçekte en önemli risk Küresel Isınmadır. Halen dünya devletleri ve halklar olay ve sonuçlarını yeteri kadar anlayabilmiş değildir… Her geçen gün artan küresel ısınma riskinin yarattığı en önemli sonuç taşkın ve sellerdir. Sayıları kadar etkileri de artarak büyüyen şehir selleri yaşantımızın bir parçası olarak kanıksanmış durumdadır. Riskin varlığı kesin ve sonucu değiştirecek bir aksiyon alınmadıkça etkisi artacak ise artık ani ve beklenmedik bir felaket değil, her zaman beklenen ve artan risk olarak görülmelidir…
Bilim ile çelişen, her geçen gün kötüleşen ve bizim için en önemli tehlikeleri ortaya çıkaran risk Siyasal risktir. Siyasal riskin sonuçları küresel ısınmayı tetiklediği gibi aynı siyasal Zekâ mühendisliğe de karşıdır. Gerçekleşen her imalat ve inşaat; mühendislik biliminin esasları ile yapılıyor ise risk olmayacaktır. Riski ortadan kaldıracak akıl bilim olacak ise yarattığı maliyet sebebiyle tercih değildir. Katlanılan risklerin tamamına yakını ekonomik sebeplere dayanmaktadır. Bülteni hazırladığımız Ağustos ayık son haftasından hemen önceki hafta USA ulusal petrol şirketlerinin Kuzey Kutbunda sondaj çalışmalarına izin verildiği açıklanmıştı. Bu koşullarda küresel ısınmayı artıracak girişimlerin kesintisiz sürdüğü söylenebilir.
Alt yapısını bilerek ve isteyerek hazırladığımız risklerin azalmayacağı kesin ise en çok ihtiyaç duyacağımız şey bilim olacaktır. Sel ve taşkınlar için mühendislik bilimi ve Q debilerini hidrolojiyle beraber değerlendirmek kaçınılmaz seçeneksiz sonuçtur.
Ülkemizin hızla değişen sosyo – ekonomik yapısı sebebiyle taşkınların dikkate alınma zorunluluğu doğmaktadır. Taşkın koruma yapılarının projelendirilmesinde ekonomik analizlerin, taşkın zararlarının ve imar planlarının belirlenmesinde akarsuların taşkın karakteristiğinin bilinmesi şarttır. Taşkın koruma yapılarının tesis edilmesinde ihtiyaca göre, pratik hareket alanı sağlanmalıdır. Yapılacak projelerin yerinde ve doğal yaşama minimum zararı verecek şekilde tasarlanması kaçınılmazdır.
- Dere yataklarına hafriyat ve benzeri malzemeler atılmamalı
- Kapalı kanallar yerine temizlenmesi kolay açık kanallar inşa edilmeli
- Nehir, kanal, dere yataklarına yakın ve çukur bölgelerde yerleşim alanları inşa edilmemeli, imar planları taşkın tekerrür debileri esas alınarak uygulanmalı
- Ormanlık alanlar çoğaltılmalıdır.
Sektörel açıdan değerlendirme yapıldığına; Sonbahar ve kış mevsimlerinin yaklaştığı bu dönemde; düzenlenen poliçelerde taşkın riski ve önlemlerinin gözden geçirilmesi, büyük projeler için sağlanan teminatlarda kesinlikle uzman görüşü alınarak risk analizi / ön çalışma / fizibilite çalışmalarının yapılması, yapılacak çalışmalar sonucunda hesaplanabilir ve düşük de olsa beklenmedik olan risklere göre teminat sağlanması sektörün geleceği için önem arz etmektedir.
Aksi durumda yakın zamanda Giresun’da yaşanan taşkın / sel afetinin ülkemizin diğer bölgelerinde de yaşanabilir olduğunu unutmamak gerekir. Böylesine büyük ve katastrofik etkisi olan risk için hatalı poliçe dizaynı sektör plasmanını olumsuz etkileyen, hasar anında da bir uygulama birliği olmadığından sektöre olan güveni olumsuz etkileyen faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Karadeniz coğrafya olarak karakteristiği kesin çizgiler ile görülebilen yapıya sahiptir. Dağ ile deniz arasına sıkışan yaşam alanlarını dikey kesen dere yatakları ve derin vadiler bir bilim gerektirmeyecek kadar çıplak ve somut iken bunların tamamını yok sayan şey ve şeylerin akıl ile açıklanmayacak risk yaratıcıları olduğunu acımasızca dile getirmek gerek.
Alınan her akıl dışı kararın soncunda kaybedilen şey kıymet değil can kaybı oluyor. Sigorta sözleşmeleriyle olaydan 1 gün önceki haline getirme yükümlülüğü sağlanabilir ama can kayıpları için geçerli olmayacaktır.
Dolayısıyla; sigorta sözleşmeleri sadece teminat sağlamaz. Bir süreç içine sigortacılık hizmeti giriyor ise akıl ve bilim mutlaka içinde yer alır. Kloz 110 veya Q debi uygulamalarını gözden geçirerek sigorta sözleşmesiyle kıyaslayan sigorta sektörü sigortalılarına mühendislik hizmetini hatırlatır ve sunar. İçinde sigortacılık olan süreceler de risk yönetimi kaçınılmazdır. Sigorta sektörünün asıl amacı riskin gerçeklemesini önlemek olduğu gibi tüm koşullara rağmen risk gerçekleştiğinde hasar ve kayıplar oluşuyor ise zararı karşılamakta sektörün üstlendiği faaliyettir.
Bir doğal afet sonucunda; sel, taşkın ve yer kayamsı v.b sigorta sözleşmesi ile sadece zararlar karşılanmaz. Olay esnasında ve sonrasında sigortacı ve eksperlerin yol gösterici tecrübeleri tazminattan değerlidir. Bu koşullarda risk kaçınılmaz ve sonucunda afet oluyor ise en iyi seçenek sigortalı olmaktır.
KAYNAKLAR
- Uzunsoy / Görcelioğlu, 1985
- Uşkay S., Aksu S. Ülkemizde Taşkınlar, Nedenleri, Zararları ve Alınması Gereken Önlemler / Türkiye Mühendislik Haberleri Sayı 420-421-422 / 2002
- Kerim A., Süme V. Taşkınlar, Taşkın Koruma ve Kontrol Yapıları; Rize İlinde Örnek Çalışmalar / Türk Hidrolik Dergisi (2019)
- Doç. Dr. Sezgin Hacısalihoğlu / Havza Amenajmanı Ders Notları
- Ekol Sigorta Ekspertiz Hizmetleri Ltd. Şti. Hasar Arşivi
- Şen Z., “Taşkın Tasarım Debisi ve Önemi”, Su Vakfı Dergisi S.2
- Dikici M., Aksel M., “Havza Büyüklüğüne Göre En Uygun Taşkın Debisi Hesap Yönteminin Bulunması – Doğu Akdeniz Havzası Örneği”